Bu zamandan oraya baktığımda gördüğüm;
eğer kişisel gelişime merak saldığım o ilk yıllarda bazılarına göre içsel rehberlik – ego, bazılarına göre zihin – kalp sesi , bazılarına göre algı – bakış açısı denilen kavramların önemini bilseydim sadece buna kanalize olurmuşum.
Hayatı nasıl kolaylaştırdığını idrake geçince anlıyormuş insan. İdrak zamanım bu zamansa baştaki ‘eğer’ i attım çöpe:)
O yüzden ki, seanslarda hep şu sorular vazgeçilmezdir benim için:
” O iş senin hayatına katkı mı? Aklına gelen ilk cevap? “
” İlişkinde mutlu musun? Aklına gelen ilk cevap? “
” O kişiyle çalışmak istiyor musun? Aklına gelen ilk cevap? “
Aklına gelen diye sorarım da aslında o algına gelendir ama öyle desem karışır diye kolaylaştırırım🍀
O ilk gelen kelimeden sonrası işte bakış açılarımız kısmı.
” evet ama…. ” ” Hayır ama… “
Bir de şu olur . ” Bilmem birşey gelmedi aklıma . ” Ya da uzun bekleyişten sonra gelen cevaplar var.
Hiç tutunmadığım , hafif olduğuna inanmadığım ve bu yüzden de orada ne varsa konunun her yerine temas edip tekrar aynı soruyu sorduğum yerler.
Cevap ne olursa olsun, sorumluluk almayı gerektirdiği için, verilen cevaptan sonraki seçim , işte tam orası kişinim kendi gücünü ortaya çıkarır. Hala orda kalmaya devam edecek mi? Yoksa cevaba güvenip özgürleşecek mi???
Eski sayfamda bu konuyu anlamak üzerine bir yazı yazmıştım, ne zaman denk gelirse o zaman paylaşacağım blogda .
Bulamazsam yeniden yazmayı da seçerim eminim.
Bu konu hem çok eğlenceli, hem hafif, hem kolaylaştırıcı , hem de aydınlatıcı.
Rinpoche’ nin dediği gibi zihnin durulma yollarını araştırabilir ve sonra asıl cevaba ulaşabilir ya da o devreye girmeden gelen cevaba güvenmeyi seçebilirsiniz.
Hepsi aynı yola çıkan farklı araçlar.
Hepsi bizim kolaylaştırıcımız.
Neyi seçerseniz o🙏