Birlikteliğinizde ne kadar kendinizsiniz? Yoksa O ” öyle ” olun istediği için mi öylesiniz? Ya da kaç parçanızı bıraktınız başlarken ya da devam ederken? Ve hala?
İlla bir birlikteliğimiz olsun diye bazen başka biri olmaya başlarız. Yalnız kalmayalım diye, ilişkisi var görünelim diye, uyumlu görünelim, başarmış olalım diye devam ettirip bırakmak zorunda hissettiğimiz parçalarımız olur. Gerçekten böyle midir? Sizi bu bütünlükte seven biri gerçekten olamaz mı? Buna bir bakın istedim bugün. Siz kendinizi her halinizle alıp kabul edebilseydiniz, değerli olduğunuzu bilseydiniz hayallerinizden de öte bir ilişkide kendiniz olarak mevcut olurdunuz değil mi? Ya da toksik ilişkiler yerine bir birlikteliğinizin olmamasını seçerdiniz değil mi?
Kendiniz olmaktan vazgeçtiğinizde – o ilişki olur ya da olmaz , biter ya da devam eder – merkezinizden yavaş yavaş hatta çoğunlukla anlamadan uzaklaşırsınız. ” Bi’ saniye ya, ben ne istiyordum? Bu ilişkide nerdeyim? aydınlanması. Ve merkezinize başkası geldiğinde, siz yavaş yavaş O olmaya başlarsınız. Onun doğruları , onun mümkün zamanları, onun seçimleri, onun istedikleri. Ve mutlaka da haklı! sebepleriniz olur, ” ama gerçekten öyle 🙂 ” Sahi ben de sorayım, bu sırada siz neredesiniz? Eğer siz de var olsaydınız, nasıl bir birliktelik doğardı?
İki insanın emekle, sevgiyle, hayalleriyle, değerleriyle ve kendi sevgi dilleriyle bir ilişki kurması için kendi hallerini bırakmalarına gerek yok biliyor musunuz? İlişkide tanışmak var, dönüşmek var, alışmak var, emek var, ” biz ” olma yolu var, tartışmak var, uzlaşmak var. Burası ne kadar hafif değil mi? Hayalleri bırakmaya gerek yok, neşeyi bırakmaya gerek yok, seçimleri bırakmaya da . Sadece iki ayrı insanın birlikte olma seçimi var. Burası da hafif öyleyse.
Peki bu şeker hafifliğin içinde ağır olan ne var? İlişkinizi gözlemleyin. ” Bu ilişki olsun diye , dursun diye bıraktığım parçalarım var mı? Eğer onları geri alsaydım hayatım neye benzerdi, ilişkim neye benzerdi? “ Sorun ve enerjiyi takip edin.
Şimdi tüm bakış açılarını ve tanımları bıraksan, tüm geçmiş deneyimlerinden geçsen ve gelsen bugüne , hemen şimdi nasıl bir birlikteliği seçersin, ne hissetmek istersin? Ya sadece kendin olman , kendine alan açman ve izin vermen yeterliyse bunun için? .
Bir birlikteliğin olduğu anda neyi kaybedeceğinden korkuyorsun, gerçek ? Özgürlük mü?
” Sorumluluk almak istemiyorum ” diyenler var çokça. Başkasını yüklenmenin değeri ne o halde ? Sadece düşün… Sen kendi sorumluluğunu almaya gönüllü olsaydın sadece , bu neler yaratırdı? Yoksa haketmemek mi? O kadar da çok sevileceğine inanmamak mı? Alıp kabul etmeye gönüllü olmadığın o şey ne?
Gördüğün tüm ilişkilerden çıkardığın tüm sonuçlar, Sevmeye ve sevilmeye gönüllü olmadığın her yer, Beni iyisi bulmaz dediğin her yer, Aynı hikayeyi tekrar tekrar yaşamayı seçtiğin her yer, Erkekler ve kadınlar hakkında tüm genellemelerin, Kendini değer görmediğin her yer, Kendini annenin / babanın kaderiyle eşdeğer tuttuğun her yer. Hepsini iptal edelim mi? Eğer aşk haline gönüllü olsaydın bu ne yaratırdı? Şekilsiz , tanımsız. ” O değişmediği sürece bu ilişki olmaz , yürümez. ” ” Eğer o şöyle olsaydı bizim ilişkimiz şahane ilerlerdi ” diye diye kendi sorumluluğunu almadığın, neşeyi sevgiyi kendinden ayırdığın, kendi gücünü başkasına devrettiğin, onun varlığını ve yokluğunu hayati kıldığın ve böylece aşka izin vermediğin tüm tutsaklarını yıkıp yaratımını iptal edelim mi? Sırf uyumlu , başarılı görünmek adına nasıl bir düzeni devam ettiriyorsun ? Öyle ya, uzun ilişki başarıdır gibi söylendi bize bir yerlerde. İlişki bitince kaybetmişiz gibi göründü dışarıdan , öyle gibi baktılar. Bir de beceremedi ilan edilmelerimiz oldu sonra. Herşey göründüğünün tersidir ve hiçbirşey göründüğünün tersi değildir.
O halde soralım:
Hayallerimden de öte neşeli, tanımsız, eğlenceli, değer kattığımız, kendimiz olmaya alan açtığımız, irrasyonel bir ilişkinin ortaya çıkması için neler mümkün?
Görülecek yerler var daha. Yaşanacak aşklar, Okunacak kitaplar, Tanışılacak yeni insanlar var. Neşeli masalar, Kurulacak hayaller var. Ve onları gerçekleşmiş halleri var. Yazılacak yazılar, Dinlenecek sesler var. Müzik… Dokunulacak kalpler, Uyanmayı bekleyen insanlar. Sesi olmamızı bekleyen çocuklar. Dikilecek fidanlar var. Her türlü emanete iyi bakmayı seçmek var gerçekten… Yeşile, maviye, canlıya, cansıza. Aşkla yaşamak var. Hakkını vere vere.
Elinin yetişebildiği kadar, kalbinin verebildiği kadar, ruhunu katabildiğin kadar. Hem kendine hem dünyaya.
Hadi gelin biraz hakkında konuşalım, düşünelim . Nerelerde karşılaştık bir bakalım.
Benim kendisiyle tanışıklığım eskiymiş de adını bir eğitimde ve asıl nelere sebep olduğunu araştırınca öğrenmiştim.
Gaslighting, psikolojik manipülasyon türlerinden biri. Adını bir tiyatro oyunundan alıyor. İkili ilişkilerde, karşımızdaki kişinin bilinçli ya da bilinçsiz bizi manipüle etme hallerinden biri. Hakkında araştırma yaparsanız çok bilgiye rastlayacaksınız, evrelerine , katmanlarına. Çok çeşitli olmakla birlikte , konu aslında tamamiyle gerçeklik ayarlarımızla oynanmasıdır.
Başta söylemek istediğim şey şu ki , eğer bu manipülasyon çeşidine maruz kaldıysanız, ilk başta anlayamayabiliyorsunuz. Bir tuhaflık seziyorsunuz fakat karşınızdaki kişide kişilik bozukluğu olduğunu düşünmek yerine siz kendinizden şüphe etmeye ve bazen de kendinizi suçlamaya başlıyorsunuz. Yani kendinizi yanlış onu doğru kılıyorsunuz. Bazen hissettiğiniz şey sadece şaşkınlık da olabiliyor. Hatta bazen de konular karışıp gaslight uygulayanın kendiniz olduğunu bile düşünüyorsunuz:) Şaka değil, gerçek:)
Karşınızdaki kişi ( aile fertleri , arkadaşınız, sevgiliniz, çocuğunuz , patronunuz , iş arkadaşınız, öğretmeniniz …) sizi rencine edecek, değersizleştirecek tarzda sözler söyler , dalga geçer ve üstüne tüm bunların şaka olduğunu söyler. Ama nasıl şaka:)
Ya da yaptığından veya söylediğinden çok emin olduğunuz şeylerin ardından geçen konuşmalarda sürekli bunları inkar eder, “ben demedim, ben yapmadım” der veya bunları sizin uydurduğunuzu iddia eder ve siz bunlarla ilgili şüpheye düşersiniz. ” Acaba öyle olmadı mı gerçekten, ben mi öyle anladım?”
Olanları konuştuğunuz sohbetlerde olayları hep kendi lehine çevirir ve yine inkar eder ” o olay şöyle oldu, çünkü sen şöyle dedin ve ben onu yaptım.” O hiç bir zaman hatalı olamaz , siz mutlaka buna sebep olan birşey demişsinizdir ve O onu yapmıştır. Gerçeklerinizle oynanır. Sizin söylemediğiniz şeyler söylemişsiniz gibi ifade bulur.
Araştırınca şu çeşidine de denk geldim ki sanırım bu ileri bir aşama; eşyaların yerlerini değiştirir ve zaman sonra tekrar yerine koyar ve siz yine istediğiniz kadar emin olun bakıp bakmadığınızdan, şüpheye düşersiniz.
Gaslightingle ilgili özellikle dikkatinizi vermenizi istediğim birkaç nokta var.
1. Bunu 1 kez ya da 100 kez yaşamanız bir şeyi değiştirmez. Olan şey manipüle edilmektir. Fakat zorlayan yeri şu ki; 1 kere de belki sadece şaşkınlık yaşayıp bitecekken, o işyerinde, o okulda, o grupta, o ilişkide kalmaya, o ebeveynle yaşamaya devam ederseniz yavaş yavaş hayatınız, kendinizle ilişkiniz, neşeniz, özgüveniniz yok olmaya başlayabilir, sürekli kendinizi sorgulama halinde olabilirsiniz. ” Ben mi yanlış anladım?” ” Gerçekten onun dediği gibi mi? ” Veya size karşı yaptığı şakalarda hissettiğiniz değersizlik duygusu hayatınıza yayılmaya başlar, yavaş yavaş, siz anlamadan.
2. Bunu yaşadığınızı anlamama sebeplerinden biri sürekli olarak karşı tarafın iyi niyetli olduğunu düşünmeniz olabilir. Hep hatırlayın ki, gaslightingin niyetle alakası yoktur. O kişi bile bunu yaptığını farkında olmayabilir. ( Farkında olarak yapanlar da var ) Çünkü söylediği, yaptığı şeyler onun da inanmak istediği gerçekliktir.
3. Gaslight uygulayan kişinin de kendine bir gerçeklik yaratma isteğini aklınızda hep tutun. Tek taraflı değil, iki taraflı gerçeklerle oynanır aslında. Onun dediği gibi olduğuna kendisini inandırarak kendisini sürekli doğru yapma , haklı yapma arayışındadır.
4. Yukarıda yazdığım maddeyi baz alarak ( eğer uzun süreli bir ilişkiyse ) onu düzeltmeye / kurtarmaya çalışmayın, olayların sizin anlattığınız söylediğiniz gibi olduğuna ikna etmeye çalışmayın,bu sadece ve sadece sizi yorar, çünkü öyle emindir ki onun dediği gibi olduğundan, tek konunuz kendinizi burdan çıkarmak olsun. Burda bir seçim sizi bekler.
5. Bazen birilerine anlatmak ve kendinizi sorgulamaktan çıkmak istersiniz ve işte bazen anlattığınızda çevrenizdekiler maruz kaldığınız şeyi sizden önce farkedebilirler. Onların dediklerini ciddiye alın.
6. Bu duruma maruz kalan kişiler bolca özür diler, kendini hatalı bulur, bazen yalan söylemek zorunda kalır gibi noktaları da var. Bunlar da sizin hayatınızda var mı diye bir bakabilirsiniz.
” Yaşadıklarıma bir son verebilir miyim?”
Eğer okuduklarınızın sizin hayatınızda, sizde bir karşılığı varsa ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız lütfen önce profesyonel destek alın. Sonra ihtiyacınız olan yolda karşınıza çıkacaktır.
Hayatınız değerli. Siz değerlisiniz. Bunu hep hatırlayın olur mu?
Herhangi birşey istediğinde , dilediğinde ve olamama halinde sana kolaylık sağlayacak bir araç vereceğim bugün. Gelen sorularda da oluyor benzerleri. Neyi hayati , olmazsa olmaz yapıyorsak , farkında olmadan önüne set koymuş olabiliyoruz bu bakış açımızla. Bu noktada , iki yerden bakmanı istiyorum senden. Biri ” … varlığının nesini sevmiyorum? ” Şaşırtmaca gibi görünse de şöyle düşün. Eğer sevseydin şuan seninle olurdu… Diğeri ise ” …. olmamasında güzel olan şey ne? “
İlişki isteği diyelim. İki sorunun cevabını yaz , düşünerek farkedemeyebilirsin. Bırak yazarak bedeninden aksın. Bedenin bunun cevabını biliyor. İlk soru ” İlişkim olmamasının nesi güzel ? ” Diğer soru ise ” İlişkinin nesinden nefret ediyorum? “
İdeal beden isteğini ele alalım. ” Kilolu olmanın nesini seviyorum? Zayıf olmanın nesinden nefret ediyorum? ” Yaz bunu bakalım neler çıkacak. Kınadıkların, yargıladıkların mı var? Yoksa korkuların mı? Aksın… Ve bu konuya ek ‘ ideal beden ‘ tanımı da yapabilirsin. Bu yepyeni bir yer açar hayatında.
İş arıyorsan ” ( eğer çalışmıyorsan ) Evde olmanın nesini seviyorum , ( sevmediğin işteysen ) Burda olmanın , şikayet etmenin, mutsuzluğun nesini seviyorum ? Çalışmanın / hayalimdeki işin olmasının nesini istemiyorum ? “
✔ Tüm bunların ardından, gör ki bunlar geçmişten referans aldığın yerler. Şimdi aynı olmayabilir. Farklı bir deneyim olabilir. Herşey gönüllü müsün o şeyin olmasıyla ilgili ?
✔ Ve hayati kılmayı bırakmaya da gönüllü olabilir misin? Hayati kıldığında kendi varlığından daha büyük ve güçlü yapıyorsun onu.
Bir başlangıç olsun burası. Neler akacak, neler açığa çıkacak merak ediyorum. Kendi bakış açılarını görmek ne hissettirecek? Özellikle o istemediğim dediğin yerlerde , yalnızlıkta , mutsuzlukta, huzursuzlukta, işsizlikte sevdiğin gizli , açığa çıkmayı bekleyen bakış açıların var ya, işte onlar , oralar… Çok keyifli . Oyun gibi .Neşeli. Sonunda kendine ( bakış açılarına ) bolca gülebilirsin:) Çünkü gerçek olan neşeli ve hafiftir. Biz seanslarda buralarda bazen fazla eğlenebiliyoruz. Hepsi ilginç bakış açısı , hepsi bakış açısı, dönüşebilir , hayati değil 🙂
Aşk büyüten, besleyen bir enerji. Eğer küçültüp daraltıyorsa sizi ve hayatınızı ve ilişkinizi oradaki aşk mı bir bakın lütfen. Birliktelik için bazılarımızın bakış açısına göre aşk gerekli olmayabilir. O zaman ilişkiniz için aynısını düşünün. Besliyor mu, büyütüyor mu? İyi hissettiriyor mu?
Müsait bir zamanınızda mümkünse şimdi birkaç saniyeliğine gözlerinizi kapatın. Bir yerde sizin , sevgilinizin-eşinizin ve ilişkinizin varlığını görün. Bir yerde karşılaşmış olun onlarla ve uzaktan izleyin. Kişiler nasıl ? Seviyorlar mı birbirlerini ? Tatminler mi bu ilişkide ? Mutlu görünüyorlar mı ordan bakınca? Birlikte olmaktan memnunlar mı? İlişkileri nasıl peki? Onlar iyi olabilirler de ilişkileri de iyi mi? Sadece gözlemleyin, çoğu cevap burda önünüze düşecek zaten🌹 . Sık sık şikayet ettiğiniz bir ilişkiniz varsa ve bitmiyorsa ” ama seviyorum ” yerinin biraz dışından bakın. Belki beslendiğiniz yerler vardır. Belki çocukluğunuzda öğrendiğiniz ilişki modellerinin biri ya da birkaçının tekrarı, güvenli alanınız, bildiğiniz yer, belki dönüşmeniz için bir araç, belki bazılarınızın bakış açısıyla bitmek bilmeyen sınavınız, belki büyüme alanınız. İşte buralarda soru sorun: ” Gerçek, bu ilişkideki gerçek ne ? Görmem gereken şey ne? Şuan farkında olmadığım neyi farkında olabilirim ilişkimle ilgili ? Neye ihtiyacım var? Bu ilişkide neyi seviyorum? ( Kaçmak istediğiniz bir ilişkiyse de sorun , hatta özellikle sorun bu soruyu 🙂 ) . . İlişki üzerine çalıştığımızda bazı sorulardan sonra , ” ee şimdi napayım? ” sorusu üzerine söylerim bunu: ” Şimdi izleyin.” Çözmek dediğiniz şeyin ötesine geçin. Önce görün , bakın, tadın, görünenin ötesinde blokajlarınıza dokunun, temas edin, onlardan arının. O illa hareket istediğiniz yere gelmeden önce farkındalık kısmında bir süre kalın. Telaşsız. Sonra seçim yapmak gelecek . O da başka bir yazının konusu. İlk adım farkettiklerinizi alıp kabul etmek.
Belki sen de bir yerlerde bu bilgi ile karşılaşmışsındır. ‘ İnsanlar benzer frekanstaki ( titreşim ) insanları hayatlarına çekerler. ‘
Sadece aşk ilişkilerimiz için geçerli olan bir durum değildir bu , tüm ilişkilerimiz böyledir.
Başlayan bir ilişki , aynı / yakın titreşimdeki insanlardan oluşur. Bunu en yakın, kalabalık arkadaş grup oturmalarında bile görürüz. Farketmeden biriyle daha çok konuşursun, hiç tanımana bile gerek yoktur . Sandalyeleriniz yanyana gelir tesadüfen:) ve hiç anlamadan sohbet başlar. Sanki çok önceden beri tanıyormuş gibi olur hatta .
Bazı durumlarda bu bilgiyi alıp kabul etmek çok da kolay olmayabilir tabii ama tam olarak durum budur. Benzer titreşimdeyiz ki yanyanayız ya da orda görmemiz gerekenler var. Yani illa hayatın aynı alanında aynı davranmak değil kastetttiğim. Biri omuz ararken, diğeri omuz olmak istiyordur birine. Biri çok pozitif olduğunu söylerken , negatif birini çekebilir hayatına. Orda hangi alanda gerçekten bakması gerekir. Burda beslendiği ne var? Tencere kapak benzetmesi gibi.
Biten bir ilişki mi? O tamamen frekansların artık çok ayrı yerlerden işlemesinden kaynaklı. Diğer gelişen herşey sadece vesile. Ah bunu bilmek ne hafiflik🙏 Suçlanacak hiçbir şeyin kalmaması… Yargıların son bulması…
Peki ilişkilerimiz uzun yıllar nasıl devam eder? Konuşulmayan ve aynı giden frekans uyumuyla ve bilinçlilik haliyle diyebiliriz.
Diyor ki :” Ben bu adamı / kadını hayatıma nasıl çektim ? Ben bu kadar açıkken herşeye, o nasıl kapalı ? ” ya da işyerinde tam da yanımızda oturan arkadaşımız için söylüyoruz bunu değil mi ?
Diyorum ki : ” Frekans farkı olsaydı , benzerlikten çıksaydınız bu ilişkinin bitmesine izin verirdiniz , hala yanındaysa bir denklik var ya da bir beslenme hali .”
Herşey göründüğünün tersi olabilir. ” O değişse, ilişkimiz çok güzel olacak ” diyorsun ya. Kimin nerede olduğu da bir yanılsama olabilir mi? Dönüşmesini seçtiğimiz ilk kişi kendimiz olsak bu nasıl olurdu? Her yerde yazıyor ya. ” Sen değişirsen dünyan değişir. ” İşte böyle birşey. Hala direnenleri biliyorum. Yavaş adım atmak burda kolaylık sağlayabilir. Nacizane tavsiye 🙂
Peki ailelerimizle durum nasıldır? Onlarla da mı aynı frekanstayız?
Toby Alexander diyor ki bu konuda : ” ailenin biraraya geldiği durumlarda bu frekans konusu hissedilir hale gelir. Çoğu kişinin birlikte rezonansa giremediği kardeşleri veya aile üyeleri vardır. Ve olan şey, ailedeki bireylerin ( büyükanne, büyükbaba, anne, baba ) aileyi birarada tutabilmek için! herkesi geçinmeye zorlamasıdır. Bu yüzden birçok dram vardır ailelerde, bilinçlilik ve frekans hallerindeki düzey farklılığı yüzünden. “
Sen de görürsün zorlama giden ilişkileri. Herşey ayrı işliyordur ve birlikte olmak için , arkadaşlığını / sevgililiğini / evliliğini bitirmemek için direniyordur bir taraf. Verdiği söz, yemin ne varsa ya da devam etme ispatı ya da zorundalık hissiyatı ya da ego kazancı.
Tüm seçimlerimizin sorumluluğunu almak, kendimizi görmeyi seçmek, bilinçlilik halini idrak etmek için neler mümkün? diyerek soruda kalalım. Aksın hepsi kolaylıkla. Biten arkadaşlıklarımız , dostluklarımız, aşklarımız hepsinin bitmesi gerekiyordu ve bitti. Herşey olması gerektiği gibi… Ve herşey yolunda…
Üzerine saatlerce konuşulası , deneyimi en heyecanlı, enerjisi en güzel,anlatıldıkça ferahlatan … Yaratılışının mükemmelliğine olan , Yaratandan başlayan ‘ AŞK‘ .
Kaybedenler kulübünü izlediyseniz şu repliği bilirsiniz;
“Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız? “
Çevremize baktığımızda da gerçekliğini görüyoruz her yerde değil mi? Herkes ilişki arıyor , herkes yalnızlıktan sızlanıyor, kimi ümit ediyor, kimi son derece ümitsiz.
Peki soruyu cevaplamaya ne dersiniz?
Neden?????????
Çünkü ;
bir yanımız ilişki isterken , bir yanımız ona yük diyor.
Bir yanımız ilişki isterken, bir yanımız ‘nerede bende o şans ‘ diye bağırıyor.
Bir yanımız ilişki isterken, bir yanımız aşkın varlığına bile inanmıyor.
Bir yanımız ilişki isterken, bir yanımız çocukluktan gelen inançlarla sonunun kötü olacağından korkuyor, acı çekmekten korkuyor ve sadece bu yüzden kaçmayı seçiyor ve hatta varolanı bile bozuyor.
Bu kadar engel varken de bizi hiçbirşey yalnızlıktan alıkoyamıyor.
GERÇEKTEN BİR İLİŞKİ İSTİYOR MUSUNUZ?
Bu soruyu sorun kendinize .Peşine ama lar, keşke ler, çünkü ler koymadan en içten halinizle cevabını verin.
Hayır ise cevap , yormayın kendinizi yazıya devam edip:) Ama ben yine de derim ki aşkı deneyimleyin dünyevi boyutta. Bir ilişkide kendinizi görün, nerdesiniz , ne kadar değiştiniz, sizin yaşadığınız ilişki nasıl olur, nasıl seversiniz ?
Cevabınız evet ise şunları bir okumakta fayda var.
Öncelik arınmakta…
1. Eski ilişkilerinizi azad edin.
İlişkiden çıkarken tüm bağlarımızı kopardık zannederken ya arada hala bağlar kalıyorsa?
Ondan kalan en ufak bir hediye , onu anımsatan bir eşya, onunla yaşananları anlatan uzun uzun konuşmalar ve en önemlisi tümden uzaklaştık sanırken enerji boyutundaki kalan bağımız.
Ona dair ne varsa lütfen kendinizden uzaklaştırın. Onu hatırlatmıyor bunlar derken bile onu hatırlıyorsunuz .
Tüm eski ilişkilerinizi azad edin. Hepsine tek tek tüm hislerinizi anlatan mektup yazın ve tüm sözleriniz bittiğinde o mektubu yırtıp atın. İkinci bir yol ise, tüm sevgililerinizi bir kağıda yazın. Her akşam bunun için kendinize 10 dakika zaman tanıyın ve her gün bir arkadaşınızı zihninizde canlandırın , hayalinizde karşınıza alın ve ona söylemek istediklerinizi söyledikten sonra iyi dileklerinizi iletip yüreğinizden , zihninizden gönderin. İyi dileklerle insanları kendi hayatlarına gönderecek kadar kocaman yüreklisiniz hatırlayın bunu.
Anne/baba ilişkisi bazen tüm hayatımızı etkileyebiliyor. Onların bizde oluşturduğu algıyı dönüştürmek onları da azad etmek için iki adımı da uygulayabilirsiniz. Hatta ilk onlardan başlamak mükemmel bir hafiflik oluşturuyor.
2. İlişki ile ilgili aşağıdaki gibi veya benzeri kalıplarınız varsa onlardan arının.
Kimsenin yüküyle uğraşmak istemiyorum.
Özgürlüğüm elimden gitsin istemiyorum.
Tüm erkekler/kadınlar aldatır.
Hayatıma giren herkes bana acı çektiriyor .
Erkekler / kadınlar güvenilmez.
Buna benzer genellemeli, kalıplaşmış , ilişki sohbetlerinde geçen sözlerle iç dünyanızda da karşılaşırsanız , bunları hemen bir yere not edin. Üzerinde düşüneceğiniz , dönüştüreceğiniz mükemmel bir buluş yaptınız tebrikler:) Bundan sonra olumlamalardan faydalanabilirsiniz. Mutlaka etrafınızda düşündüğünüzün tam tersini yaşayan arkadaşlarınız , delilleriniz vardır. İçinizi ferahlatın, herkes aynı değil, her ilişki aynı değil. Egonuzu bu delillerle ikna edebilirsiniz.
Ve hatırlayın ki ; ‘Eğer bu engelleyici inançlar çok yüksek enerji kaplıyorsa hayatınızda, inanın bana mükemmel bir erkeği/kadını bile o düşündüğünüz insan haline getirebilirsiniz.’
Arınmakla ilgili kısmı ciddiye alın. Kalbinizde, zihninizde boşluk oluşturursanız yeniye o kadar büyük ve tertemiz bir alan açmış olursunuz.
3. Bir ilişki tanımı yapın kendinize, ne bekliyorsunuz, ne istiyorsunuz ve ne verebilirsiniz bir ilişkide? Bunlar konusunda çok net olun. Bir ilişkiniz olsaydı bu nasıl olurdu, siz nasıl hissederdiniz? Buna verdiğiniz cevabı önce siz hayatınızda varolmasını sağlarsanız , bağımlılıktan hazza döner ve aşk işte oralarda bir yerde beliriverir.
4. Kıskançlık hissinden uzak durun. İmrenmek ve kıskanmak arasındaki ince çizgide nerde olduğunuzu inceleyin. Mutlu keyifli çiftelere imrenerek bakıp , ‘benim de hayatımda olsa ne güzel olur’ mu diyorsunuz? Yoksa sizi içten içe kemiren ‘onun bile! sevgilisi var benim neden yok ‘ diye bir ses mi var oralarda? Kendi hayatınıza odaklanın. Birilerinin aşkları sadece size feyz olsun sadece bu kadar…
5.Tüm adımlardan sonra şimdi gerçekten teslimiyeti yaşayabilirsiniz. Ruhunuza uygun eş ile karşılaşmaya niyet ettiyseniz , oturup öylece ben niyet ettim diyip kalbinize gelmesini beklemeyin, işaretleri iyi gözlemleyin, bir davete çağırılma sebebidir beklenen aşk yada zorla götürüldüğünüz bir etkinlik. Bazen de her gün gittiğiniz yerdedir , belki de eski bir tanıdık , belkide bir an karşınıza çıkacak.
Hayat bir yolsa, kader birçok yol ayrımından biri . Seçtiğiniz yollardan herhangi biri. İstediğiniz yolda ilerlemekte serbestsiniz. İyiyi isterseniz iyiyi, güzeli isterseniz güzeli geliyor. Bir yol söylüyor iç sesiniz ve ordan devam ediyorsunuz.
Uzun ilişkinin sırrı mı???? Öyle bir sırra ihtiyacınız yok. Siz neyi nasıl yapacağınızı en iyi bilensiniz , eşinizi, kendinizi ve ilişkinizi en yakından tanıyan da. Başarılı bir ilişkiyi uzun ilişki ile karıştırmayın lütfen. İlişki bitince başarısız olmuyorsunuz. Uzun sürsün diye sebeplerin arkasında durup oldurmaya çalışmayın.Bir sebeple bitiyor ve bu durum ikinizin de bir kalıba girmesi anlamına gelmiyor.
Keyifli kelimeler yer alsın hep hayatınızda. Olumsuz diye adlandırdığınız kelimelerin azaldığı bir ömür ve keyfinize keyif katacak bir aşk diliyorum.