Etiket

hayal kur

Browsing

-Bunlar iyi hoş da bir de gerçek hayat var…

Hayatın gerçekleri var evet , bu dünyanın bir gerçeklik algısı var, Peki ya senin gerçeklerin? Senin hayatının gerçekleri ne?

Kişisel gelişime dair bilgiler ışığında, bu yolda gördüm ki, teorik kısmı pratikte uygulayamıyorsak cümle tam da böyle oluyor.
” Gerçek hayat × ?? ” Burası herkese göre değişebilir.
Sesli dile getirenler ne ala. Peki ya içinizden bir ses tüm bu kişisel gelişim içeriğinde olan bilgilere, çalışmalara inanma diyorsa ve onunla sürekli bir savaş halindeyseniz? Hani bir görseniz şu-bu-o çalışmaların sonuçlarını , o zaman gerçek ve sanki uydurulmuşcasına bilgiler birlikte ilerleyecek gibi değil mi?

Bırakın tüm bilgileri bir süreliğine, dilerseniz tamamen. Gerçeklerinize bakın önce.
Tam yüzüne, neyse o.
Sonra tekrar bakın ve sıraya koyun, ne arzuluyorum bunlarla ilgili?
Ona – buna – şuna inanmak zorunda değilsiniz, zorundalık varsa illa , bu kendinize inanmak olsun.
Kendi varlığınızın gücüne inanmak olsun.
Kendime inanıyor muyum?
Bu ne?
Bununla ne yapabilirim?
Bunu değiştirebilir miyim?
Değiştirebilirsem nasıl değiştirebilirim?

İnandığınız yerden başlayın.
Bırakın tüm bildiklerinizi.
Yeni, hiç denemediğiniz ve çok da sarsmadan adımlar atın. Minik minik. Bebek gibi. Önce emekleyin, yürüyün ve sonra koşacaksınız. Süreçle birlikte emeğinizle olacak hepsi.
Kendinize inanın.
Gerçekliğinizi istediğiniz gibi yaratın.
Gerçek hayat ve diğer işte o neyse , … hayat diye ayırmadan kendi teoriğiniz , kendi pratiğinizle.
Destek almayı seçerseniz de , orda bilin ki sizi gerçekliğinizden ayırmaya çalışmıyor kimse. Aksine sizi size hatırlatmada yol arkadaşlığı ediyor. Gerçek hayat dediğinize yeniden bakmanızı istiyor. Tüm bunlar %100 doğru olabilir mi?
Yeter ki içiniz ve dışınız aynı şeyi söylesin.
Burası hafif. 

Kolaylıkla.

” Hayır ” diyemiyorum.

” Birileri derdini anlatmak için hep beni seçiyor , dinlemek istemiyorum. Çünkü sonra çok ağırlaşıyorum. “
” İstemediğim şeyleri sırf onlar üzülmesin diye yapıyorum, tamam diyorum.”
” Hayatım hakkında yorum yapılmasını istemiyorum. Ama yapıyorlar. “
” Korkularımla dalga geçilmesini istemiyorum. Ama durduramıyorum. “
” Patronum bağırdığında buna hakkı olmadığını söyleyemiyorum , çekip gidemiyorum, sonra kendime çok kızıyorum. “

O kadar çok cümlesi var ki bu konunun ve hepimizin ” hayır ” diyememe sebepleri bambaşka. O yüzden şuradan yaklaşmayı seçtim.
” Hayır ” demediğiniz bir sahneyi , deneyimi hatırlayın. Gözlerinizi kapatın ve bedeninizde olan bitene bakın. Neler oluyor orda? Ne hissediyorsunuz ? Bu duygunun bir adı var bedeninizde, o duygu ne?

Şimdi , eğer ” hayır ” deseydiniz kısmına bir bakın.
Burada en büyük korkunuz ne?
Ne olmasından korkuyorsunuz?
” Evet ” demekte sevdiğiniz ne var? Buradaki kazancınız ne, gerçek?

Sadece bakın, gözlemleyin.
Tabii burada çok genel yerinden bakıp sorular yazıyorum ve biliyorum ki özellikle yazarsanız kazançlarınızı, korkularınızı bulma olasılığınız yüksek. Çünkü hepsi bedeninizde kayıtlı. Belki geçmiş bir deneyimi referans alıyor olabilirsiniz.
Bireysel çalışmalarda özellikle bu konu ile adım adım tam da böyle gidiyoruz. ” Bana ne oluyor? “
Eğer burdaki kazançlarınızı farkederseniz ve değerinizi alıp kabul ederseniz ve o ağır olan hisse girmemeye , hafif olanda kalmanın her haline gönüllü olursanız , minik minik öğrenmeye başlıyorsunuz, başlıyoruz.

Bazen de ” hayır ” demek kolay oluyor da sonrasında saatlerce onun getirdikleriyle yaşamak zor oluyor. Burda yine aynı yere gelin. Burdaki duygu ne? Saatlerce hissettiğim bu şey ne?
Bana ne oluyor?
Yargıya gitmeden duygunuzu tanımlayın.

Her duygu tanımlamanız da bir rahatlama hissedebilirsiniz. Bu muhteşem bir şey. Çünkü o duygunun yüzüne bakmak asıl zorlayıcı olan. Adı çıktı mı bir kere dilinizden , yüzüne bakmak kolaylaşıyor.

Ve soralım👇
” Hayır ” demekle ilgili, sınırlarımı belirtmekle ilgili neye gönüllü değilim? Eğer gönüllü olsaydım hayatım nasıl olurdu? Ben kim olurdum ? Kendimi , bedenimi onurlandırmayı seçseydim hayatım neye benzerdi? Kendi değerimi % 100 alıp kabul etmem için sonsuz olasılıklar nelerdir ? Neşeyle ve kolaylıkla ben ve bedenim hangi enerji alan bilinç ve seçim olabiliriz ki sınırlarımızı keşfedelim, hayatın her yerinden hafif olandan işlev görelim , bunun için neler mümkün?
Sırf uyumlu olayım, görüneyim diye, sevileyim diye, kötü olmayalım, kötü görünmeyeyim diye , herkes benden iyi bahsetsin kendim olmadığım, kendim olmaya izin vermediğim her yeri yıkıp yaratımını iptal ediyorum.”

İşte bu kadar. Sorun ve bırakın.

Kolaylıkla dönüşsün.

Ne çok ” dikkat et ” dediğimizi farkında mıyız, özellikle çocuklara?
Peki ya ” farkında ol ” deseydik acaba nasıl olurdu?
Farkında olmadan neye dikkat edeceğimizi nasıl bilebiliriz ?
Mesela diyelim ki çok şikayet eden biriyim.
Buna dikkat etmem için önce farkında olmam gerekmez mi?
” Aa öyle mi hiç farkında değilim bu kadar şikayet ettiğimi… “
Burası.
Sonrasını izleyelim işte…
Ya da diyorum ki “nefesi burnumdan almaya dikkat ediyorum. “
Bunun bir adım öncesi, önceleri nefesi ağzımdan aldığımı farkında olmam değil mi?
Gün içinde birkaç kez dursam ve baksam; nefesim nasıl, ağızdan mı burundan mı, karından mı göğüsten mi , sığ mı derin mi? Farkında oldum. Sonra ideal forma getirebilirim. Burnuma yönelebilirim. Dikkat etmeme gerek kalmaz. Farkında oldukça, oldukça değişir.
Ya da diyelim ki; ” Olumsuz kelimeler kullanmamaya dikkat ediyorum. “
Dış seste dilediğim kadar kullanmayayım, içeride olumsuz kelimeler dans ediyorsa , bunu farkında olmazsam, bu gerçekten değişim yaratır mı?

– Neden bir ilişkim yok, o kadar da dikkat ediyorum ilişkiler hakkında iyi düşünmeye, konuşmaya. Haketme olumlaması yapıyorum sürekli.
– Peki sence ilişki ne demek?
Peki erkek / kadın ne demek?
– İlişki yük / fazla sorumluluk / özgürlüğüm gider / erkekler/kadınlar aldatır, güvenilmez,bencil….
👉 İşte burası. Kendini korumaya çalıştığını farkında ol, aldatılmaktan, kandırılmaktan koruyorsun.Çünkü “Hepsi aynı” diye konuşan bir bilgi var içeride. İlişki kısıtlar diyorsun. İlişkileri böyle tanımlıyorsun. Doğal olarak özgürlüğün sona ersin istemiyorsun. Farkında ol. Sonra tamam dikkat edebilirsin istediğin zaman. Hatta bana göre dikkat etme ki kök inançlarım sohbetlerde öyle kendiliğinden akıversin dışarıya. Ve bunu işte yine o zaman farket. Ama yine de sen bilirsin:)

Farkında olmak; çabasız, yumuşak, akıcı ve anlamlı.
Dikkat etmek; çaba gerektiren, sert, ani, katı ve durdurucu.

Yazılarım da işte bu yüzden hep farkında olmak üzerine.
O yazıyı okurken içinde dönen hikayeyi farkında olasın diye, sonra bir boşluk olsun ve orayı yeni bir seçimle doldurabilesin diye. Gerisi kolay.
Dilerim kolayca olsun🙏

Burada daha çok işimiz var…

Görülecek yerler var daha.
Yaşanacak aşklar,
Okunacak kitaplar,
Tanışılacak yeni insanlar var.
Neşeli masalar,
Kurulacak hayaller var.
Ve onları gerçekleşmiş halleri var.
Yazılacak yazılar,
Dinlenecek sesler var. Müzik…
Dokunulacak kalpler,
Uyanmayı bekleyen insanlar.
Sesi olmamızı bekleyen çocuklar.
Dikilecek fidanlar var.
Her türlü emanete iyi bakmayı seçmek var gerçekten…
Yeşile, maviye, canlıya, cansıza.
Aşkla yaşamak var. Hakkını vere vere.

Elinin yetişebildiği kadar, kalbinin verebildiği kadar, ruhunu katabildiğin kadar. Hem kendine hem dünyaya.

Zaman değerli.
Daha çok işimiz var.

Değil mi?

Merakla aranız nasıl?
” O ne giymiş, bu nereye gitmiş, şu ne giyinmiş, ne konuşmuşlar?” merakından bahsemiyorum:))
Kendimize ve hayatımıza dair merak duysaydık veya merakı artırsaydık?
” Başarısız olma korkum var. ” cümlesini sürekli tekrar etmek yerine, hergün içimizden ” başarılı hissetmek nasıl birşey olurdu acaba? ” diye sorsaydık ,
Ya da ” Yetersiz hissediyorum. ” yerine ” olduğum halimle iyi hissetmek, yeterli nasıl olurdu? ” diye sorsaydık,
Ya da mesela ” İnsanların hakkımda kötü bir şey söylemesini, düşünmesini istemiyorum. ” yerine ” Acaba iyi insan olma, iyi anılma talebimi serbest bıraksaydım, odağını kendinde tutmak, merkezde kalmak nasıl bir şey, bunu keşfetseydim neler olurdu? ” diye sorsaydık neler ortaya çıkardı acaba?
Cümle ve soru arasındaki enerji farkını farkında mısınız?
Hangisi daha hafif?
O halde hafif olana yaklaşalım. ( şartlandırmış gibi olmayayım ama soruları seçmiş olmalısınız:) )

Tek bir cümleyle katılık yaratıp yoketmeseydik olasılıkları,
” şöyleyim,böyleyim… ” demek yerine
” Nasıl hissetmek istiyorum, kim olmak istiyorum ? ” kısmını büyütmeyi seçseydik mümkün oldukça, hatırladıkça,
Nokta koyup önünü kapattığımız tüm cümlelerimiz ve aslında hayatımız, yerini daha virgüllü, soru işaretli ve cevabın akışta geldiği yerlere bıraksaydı,
Akışın önünde duran tüm bariyerlerimiz inseydi,
Kendimize daha iyi yaşama hakkını önce biz kendimize tanısaydık,
Ve yeter ki hakkımız olduğunu bilseydik ve izin verseydik,
Tekrarlarımız yerine kendimizi şaşırtsaydık mesela acaba nasıl olurdu?
Merakımızı artıralım işte tam buralarda, dilerim.
Bu merak daha çok işimize yarayacak eminim:)

” Aptal mıyım ben inanır mıyım bunlara? “
” Kendini çok akıllı sanıyor. “
” Bak yakaladım gördün mü, demiştim sana. “

Ne kadar çok kullanıyorsun bunları? Kaç kez kendini kül yutmazlıkla uğraşırken yakaladın? İnsanların açıklarını yakalayıp akıllılık ispatı için ne kadar çaba sarfediyorsun? 

Kendini doğru , diğerlerini yanlış yapmak için ne çok çaba. Ve peşinden gelen kendini yanlış yapma hali. Bir yerlerde salaklıkla, aptallıkla etiketlendin mi ? Git eskilere. Ya da onun gibi olmamaya çalışırken ( senin küçüklükte etiketlediğin, salak gördüğün kimse ) o olmaktan kaçarken o olduğun ve yine kaçtığın kim?

Sadece farket. Ne kendini , ne onu yargılamaya geçmeden sadece farket. Muazzam varlığını alıp kabul ederken, birşeyi böylesine itmeden… Salak olmanın nesi kötü? Sadece direnci kırmak için bak buna. Salak değilsin, aptal da. Sadece inandın o kadar. Şimdi onu göndermeye gönüllü ol.İşte bu kadaaar:)

Ağzımızdan çıkan hiçbir söz, aklımızdan geçen hiçbir söz boşa değil. Kelimelerle, cümlelerle oynamanın neşesi bendeki de🙏

2021’de kendini olduğu hali ile alıp kabul edebilen insan sayısı artış gösterecek , demedi demeyin:)

2020 yılı bolca öyle ya da böyle kabullenişe başlamış olmalıyız ki , zamanın bir yerinden sonra farklı birşeyler oldu , siz de farkettiniz mi?

Hepimiz biraz daha cesuruz sanki . Biraz daha potansiyelimizi farkeder halde. Bazılarımız o bu şu ne der diye düşünmelerin ötesine geçti. Bazılarımız eski olanı bırakma niyet etti, yıkım gücünü buldu, yeniden yaratım aşamasına geçti.

Sosyal medyadaki paylaşımlarımız da değişti. Eskiden sadece mutlu anları bolca paylaşırken, artık acıdan da sıkça bahseder olduk, o halle de görünür olmayı seçtik. Kırılganlığımızı da yanımıza alarak biraz daha büyüdük sanki, genişledik. 

Tüm bunların başlangıcı tabi ki herkeste farklı olsa da , benim bakış açıma göre kabule geçtik. Şuan kimsek , neysek işte tam burada bu halle barışmaya gönüllü olmakla başladı belki de , Carl Rogers’ın sözünde bahsettiği  gibi . Katlanarak artacağına dair inancım sonsuz. Bu halin çoğumuza iyi geldiği de aşikar.

Ve aslında değişim sadece kendin olmayı alıp kabul ettiğinde değil, tüm olanları olduğu haliyle alıp kabul ettiğinde başlıyor fikrimce.

Yakın zamanda The Key kitabından bir bölüm okuyayım diye elime aldığımda tam da bu konuya değindiği sayfaya denk geldim Joe Vitale ‘ın. Kendi hikayesinin bir yerinde taşınmak ( kaçmak ) için çırpınırken , tam da orayı alıp kabul ettiğinde gelen dönüşümü anlatıyor .  Blöfsüz, beklentisiz, gerçek, içten bir kabulleniş bu. Hepimizin ihtiyaç duyduğu. Ve işte gün be gün ona doğru yürüdüğümüz.

Sizce de büyüyor mu kendi olma cesareti içimizde ? Ne dersiniz?

Şimdi seninle , enerjini keyifle yükseltecek bir çalışma yapalım ne dersin?

Kendine yarım saat ayır ve eline al kağıt, kalemi. 5 sene sonrasına gitmeni istiyorum. Yani 02.06.2021 de olduğun anı ve günü yaşamanı istiyorum. Kendine mektup yazıyor olsan bir tam gününü nasıl anlatırsın?

images (3)Nerede yaşıyorsun?

Nasıl bir evde uyanıyorsun?

Yanında kimler var?

Evini anlat biraz, ne renk? Enerjisi nasıl? Nereye bakıyor? Mesela eşyalarından , odalarından bahset. 

Günün nasıl geçiyor?

Gün içinde, sana iyi gelen neler yapıyorsun?

Hangi işi yapıyorsun? Gelir kaynakların neler?

Hesabında ne kadar biriktirdin?

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Bu soruların cevaplarını içeren bir mektup istiyorum işte, o kadaaaarrr 🙂 Gerçekten o zamandaymışsın gibi.

Sadece dikkat etmen gereken iki önemli nokta var;

  1. Hislerine odaklan istiyorum. Bu hayatı kurgularken neler hissediyorsun? Nasıl bir enerjiyle uyandığın, sevdiğin işi yaparken ki sevgin, tutkun vb… Hislerini ön planda tutarak yaz mektubunu, cümle aralarında bahset onlardan . Yani birkaç ay sonra o mektubu gördüğünde yine yeniden aynı şekilde heyecanlandırsın seni. Heyecanını kat , neşeni kat, tutkunu kat…

      2. Diğer bir nokta ise; gelecek zamandan bahsedermiş gibi bahsetmek yerine , ‘ uyanacağım – yapacağım ‘ yerine; şimdiki zamanda anlat. Tam o gündeymiş gibi: 

         ‘ Güne …. bir evde uyanıyorum. Günüm …. uğraşı ile geçiyor. Hesabımda … biriktirdim.’ gibi…

                            Dilediğin gibi yazabilirsin artık, sayfalarca uzatabilirsin. 

berrak-deniz-yan-07-3442

En keyifli yere geldik, hazır mısın? İlan ediyoruz şimdi. Kağıdı al eline , okumaya başla sesli bir şekilde. Hatta ayağa kalk, dolan evin içinde, oturarak donuk donuk okuma  istersen. BU SENİN HAYATIN, HAYALİN , HATTA GERÇEĞİN. Söz uçuyor, yazı kalıyorsa , hayallerin kalbinden kağıda döküldü, netlik kazandı ne güzel. Tebrik et kendini. 

İnsan , hayal ettiğine kavuşur. Hiç kurgulamadığı hayale kavuşan insanlar gördün mü? Varolanlar içinde de, o hayatı kurgulamadığı için hiç değerini bilmediğini gözlemlemişsindir. Sen heyecanınla, adımlarınla, kararlılığınla hayaline kavuş. Git peşinden, niyet et onun için, dua et. 

E bu böyle n’olacak şimdi diyorsan eğer, o enerji yüklü mektubu, en sevdiğin kitabın içine koyabilirsin ilk adım olarak. Yeni yazımda , bu yazdığın hayatın için neleri , nasıl yapabileceğin üzerine yazıyor olacağım. Sen bugün hayalinin tadını çıkar yeter:)

tumblr_mgn98zpLtb1s2i3p8o1_500

Geleceği planlarken, anı kaçırma. Aslolan zaman ve gelecek olan zaman arasındaki dengeyi iyi kurmak sana iyi gelecektir.

Sevgiler,

Eda ÖZGÜLER