Etiket

hayat

Browsing

İçinizde yankısı büyük mü bu cümlenin?
Sizde karşılığı var mı?
En çok kimden duyduğunuzu sormayacağım çünkü 1 kişi olmayabilir, kollektif bilinçte yer alan bir cümle. Bu doğru da olabilir, önemli olan bunu duyduğumuzda nasıl bir bakış açısı yarattık? İhtimal mi, kesinlik mi? İspat mı, olağan mı?

Bu cümle bize hayatın içinde her şeyin olduğu ve her şeyin içinde de tümsekler, noksanlıklar olabileceği bakış açısını yaratıyorsa, konuşma şöyle olur: ” Her şey yolunda, ufak tefek şeyler oluyor ama genel olarak yolunda, hayat işte, hepsi olur ve geçer. “

İzleyin hayatınızı.
Dinleyin içeride anlatılan hikayeyi.
👉 Herşey tam yoluna girerken mutlaka bir konuda problem çıkıyor ve ” heh işte bekliyordum” diyor musunuz?
Bunun bir adım öncesinde;
👉 ” Şimdi bakalım ne çıkacak, imkansız ki böyle sürmesi. Hayat böyle bir şey değil ki. ” diye başlayan cümleler var mı dilinizde?
Ya da;
👉 ” Her şey güzel de şu iş konusunda bir türlü ilerleyemiyorum. “
👉 ” Bir aşktan gülmedi yüzüm, hayatımdaki her şey tamam bi’ o eksik. “
diyor musunuz?
Bu sözü hayatında gerçek kılmaya çalışanlarla konuşma şöyle geçer:
– Şu an bahsettiğin konu dönüşseydi 1 ay sonra hayatın nasıl olurdu, sen nasıl olurdun?
– Ay mis gibi olurdu, çok mutlu olurdum.
– Peki 6 ay sonra?
– Hala iyi olurdum.
– 1 yıl sonraya gider misin?
– Kesin bir şey çıkardı. Yine bir sorunla uğraşıyor olurdum. Rahat durmam çünkü…

Belki konu rahat durmamak değildir de, sadece bu söze güç vermektir. ( Altında problem yaratmak ve çözmek sevdası da yatabilir, aksilikler hep beni bulur bakış açısı da olabilir, bazen hepsi birden de olabilir:) )

Tüm bunları bilerek mi yapıyoruz?
Sanırım asla.
Bu sadece geçmişte duyduğumuz, söyleyeni haklı kıldığımız bakış açısının yarattığı gerçekliğimiz. Başka türlüsünü mümkün kılamıyoruz.
Her şeyin içinde, hayatın içinde bir şeyin eksikliğine odaklanıp, büyütüp delil yaratıyor olabiliriz.
Ve bir kez fark etmeyi, görmeyi seçersek de dönüştürebiliriz.
” Evet ya, neden dört dörtlük olmasın ki… “
Önümüze gelen irili ufaklı olaylara / durumlara ” wooow bu büyük bir problem ” demeden önce bir bakabiliriz.
” Bunu hayata / her şeye dair bakış açım söyletiyor olabilir mi? “

Kolaylıklar❤

Geçen günlerin birinde işte biz yine güvercinleri besleyelim diye çıkıyoruz yola, buğday aldığımız yerde kalmamış buğday. E napalım şimdi diyoruz. Geri dönsek niyete uymayacak. Yakınımızda bir fırından ekmek alıp verelim diyoruz. Başlıyoruz Masal’la minik minik bölmeye.
Bi’ Masal yiyor ekmekten, bi’ kuşlar:)
O sırada dua ediyorum seslisinden, bir dileğim var ” Ol dersin olur Rabbim” diyorum, ” nasip et. “
Tam o sırada bir kadın yanımıza yaklaşıyor, elinde koca bir buğday dolu poşet. ” Siz verin, minik kız versin bunları ” diyor…
Olmayanı orda anda olduruveriyor.
Daha ne desin?
Duamı bile unutup sadece bakakalıyorum.
Masal neşeyle kuşlara veriyor.
Ben sadece şükürdeyim.
Daha ne desin?
Daha ne diyeyim?

…..

Birlikteliğinizde ne kadar kendinizsiniz? Yoksa O ” öyle ” olun istediği için mi öylesiniz?
Ya da kaç parçanızı bıraktınız başlarken ya da devam ederken? Ve hala?

İlla bir birlikteliğimiz olsun diye bazen başka biri olmaya başlarız. Yalnız kalmayalım diye, ilişkisi var görünelim diye, uyumlu görünelim, başarmış olalım diye devam ettirip bırakmak zorunda hissettiğimiz parçalarımız olur. Gerçekten böyle midir? Sizi bu bütünlükte seven biri gerçekten olamaz mı?
Buna bir bakın istedim bugün.
Siz kendinizi her halinizle alıp kabul edebilseydiniz, değerli olduğunuzu bilseydiniz hayallerinizden de öte bir ilişkide kendiniz olarak mevcut olurdunuz değil mi? Ya da toksik ilişkiler yerine bir birlikteliğinizin olmamasını seçerdiniz değil mi?

Kendiniz olmaktan vazgeçtiğinizde – o ilişki olur ya da olmaz , biter ya da devam eder – merkezinizden yavaş yavaş hatta çoğunlukla anlamadan uzaklaşırsınız. ” Bi’ saniye ya, ben ne istiyordum? Bu ilişkide nerdeyim?  aydınlanması. Ve merkezinize başkası geldiğinde, siz yavaş yavaş O olmaya başlarsınız. Onun doğruları , onun mümkün zamanları, onun seçimleri, onun istedikleri. Ve mutlaka da haklı! sebepleriniz olur, ” ama gerçekten öyle 🙂 ” Sahi ben de sorayım, bu sırada siz neredesiniz? Eğer siz de var olsaydınız, nasıl bir birliktelik doğardı?

İki insanın emekle, sevgiyle, hayalleriyle, değerleriyle ve kendi sevgi dilleriyle bir ilişki kurması için kendi hallerini bırakmalarına gerek yok biliyor musunuz? İlişkide tanışmak var, dönüşmek var, alışmak var, emek var, ” biz ” olma yolu var, tartışmak var, uzlaşmak var. Burası ne kadar hafif değil mi? Hayalleri bırakmaya gerek yok, neşeyi bırakmaya gerek yok, seçimleri bırakmaya da . Sadece iki ayrı insanın birlikte olma seçimi var. Burası da hafif öyleyse.

Peki bu şeker hafifliğin içinde ağır olan ne var? İlişkinizi gözlemleyin. ” Bu ilişki olsun diye , dursun diye bıraktığım parçalarım var mı? Eğer onları geri alsaydım hayatım neye benzerdi, ilişkim neye benzerdi? “
Sorun ve enerjiyi takip edin.

Kolaylıkla.

Kontrol mü?
O da ne?
Gerçekten var mı bu?
Bana kontrol edebildiklerini sayar mısın ?
Varsa da gücü ( konuda ) diğerine verince , o gücünü yitirmez mi , bu daha kolay değil mi sanki?
Hem ağır bir kelime değil mi o?
Farkında olmak, eşlik etmek ya da gücü ona vermemek varken… Kendinden büyük yaptığını görebiliyor musun? Bir duyguyu kendinden büyük yapıyorsun. Bir kişiyi kendinden büyük yapıyorsun. Bir konuyu kendinden büyük yapıyorsun ya da bir işi. Sonra kontrol ederek ” küçüldüm ” ben diyorsun. Çünkü edemiyorsun. O var, o geliyor, o oluyor, olmaya devam ediyor. Gücü terse çevir ve,
Bırak… ( ben de tam burdan geçiyorum )
Ve sor o kontrol dediğin yere ;
Eğer serbest bıraksaydım ve onu kontrol etmekten vazgeçseydim benim için daha fazla alan yaratabilecek olan neyi seçerdim?

Öfke kontrolüne de küçücük değineyim yeri gelmişken , kontrol konusu açılınca soranlar oluyor. Bir duyguyu kontrol etmek yerine, görmek , gözlemlemek, kaynağına dönmek belki de , içinden geçmek; işte o zaman farkındalık gelir. Öfke duygudur. Normaldir de. Kontrol direnç yaratır. Direnç ağırlık verir. Direnilen sıkıştırır. Sıkıştıran da nefes aldırmaz . Sonra gelir kendini yaşatmayı seçer tekrar tekrar sende. Çünkü ev sahibi muamelesi gördüğünü bilir.

Bir de nefs kontrolü var ki ona ayrı olarak değinirim belki bir gün🍀

Hep konforlu hissettiren yerlerde ve duygularda olmak istiyoruz değil mi ? Mükemmel hissedeyim, başarılı, mutlu… Konforsuz histe de kalmak neye benzerdi acaba? Bu dediğim, orda uzun süre kalıp kurban rolü yaratmak değil, onu reddetmek değil. Buranın dışında bir yerden bakmak, gerçekten bakmak, buna yer açmak.
Suçluluk, endişe, kaygı, değersizlik, yetersizlik, başarısızlık, hayal kırıklığı vb. Konforlu ya da konforsuz olsa da ayak seslerini farkedebiliyor musun? Orda ne kadar süre kalıyorlar , hep seninle mi farkında olarak ya da olmayarak?

Arkamı dönmeden , onun boynuna da sarılmadan bir yolu var mıdır burdan geçmenin ? Farkettiğimde fısıltısını, ağrısını, sancısını ya da bağırmalarını, ona söyleyecek birkaç kelimem var mıdır?
Kendi varlığımdan daha büyük kılıp kendimi kapana kısılmış hissettiğim o duygu ne?
.
.
Ruhumu, zihnimi, bedenimi buralara yavaş yavaş açarken , eğer buraya gönül vermişsem ki sanırım öyle uzun süredir, “evet farkındayım burası konforlu değil , şuan burdayım tamam ” dediğim an boğazımdan kalbime doğru bir hafiflikle – ki sonra bedeni terkediyor bir süreliğine – olana izin vermek. Sonra konu ile ilgili birkaç kelimem daha oluyor her durumda farklı seçtiğim , o an akan ve sonra proseslerle kolaylaştırdığım.

Koçluk desteğinde özel kıldığım yerlerden biri de burası. Konforlu ya da konforsuz duyguların içinde , teorikten pratiğe güvende, neşede , dünyada desteklendiğini hissettiğin, varlığının gücünü alıp kabul ettiğin yere gelene kadar yargısızlıktan, özenden işleyen , görülme, duyulma, sayılma ihtiyaçlarının bir kolaylaştırıcı tarafından desteklenmesi.
Seans sonrası o hafiflik var ya ” üstümden bir yük kalktı ” dediğin,bir kısmı bundan kaynaklanıyor. Hapsettiğin dışarı çıkıyor, bazen tanım buluyor , zaten de ihtiyacı bu adı dile gelsin istiyor, sonra tanımsızlaşıyor, boşluk oluşuyor. Burası hafif, burası keyifli.

Kolaylıkla.

Yarış, rekabet…

Yemek yemeyen çocuksak ” bak o yedi, senden daha büyük olacak ” diye yanımızdaki çocukla , okulda bizden daha yüksek not alan arkadaşımızla , evde daha hareketli ( bazılarınca yaramaz ) olan kardeşimizle kıyaslanırken ya da yarışırken bulduk hep kendimizi. Bazen o başarılı! olan biz olduk, gururlanırken arkadaşımızdan utandık. Çünkü gururlanan belki de biz değildik, öğrenilmişlikler.

” Yarışmalıyım. Hayat mücadele . Herkes benim rakibim olabilir. ” Hatta bazı iş kollarında bu rekabet çok güçlü anlatılır. Biliriz ki pasta dilimlerinden bahsedilir, o alırsa sana kalmaz, sen büyük pay alırsan ona az pay kalır gibi gibi. Bereketin, işin, varlığın sonsuzluğunu pasta dilimine çeviren ilginç bakış açılı insanlar:)

Karşınıza mutlaka birini koyuyorsunuz siz de , alışkanlık bu ya, başka türlü rekabet olamaz zaten, diğerinin güzelliğine , başarısına , statüsüne , yeteneklerine bakıp kendinizi hemen hemen her an yerle bir ediyorsunuz, yanlış , eksik ilan ediyorsunuz . Ya da hırsı sadece yarışla hayatınıza dahil ediyorsunuz . Belki öyle değildir!!! Ya da karşı tarafı yargılayarak , kınayarak , beğenmeyerek kendi değerinizi onun üzerinden ispat etmeye çalışıyorsunuzdur her seferinde. ” Aman canım bunu yapmakta ne var? “”Baksana tam yapamıyor bile. “” O değil , ben hakediyorum görmüyor musunuz? “

Şimdi hadi tüm bu hikayeleri bırakalım. Koşmanıza gerek yok , olabildiğinizi görmek için diğerlerine bakmanıza gerek yok. Bu realitelerin ötesinde, kendi realitenizi belirleseydiniz bu nasıl olurdu? Onlarla , diğerleriyle, dünyayla bu yarışı – devamı savaş – bu savaşı bıraksaydınız hayatınız nasıl olurdu?
Tamam. Kıyaslamaya çok fazla maruz kalmış olabilirsiniz. Ve şimdi bunu değiştirebilirsiniz. Önce kabul edin, bu halinizi tam bulmayan siz misiniz yoksa içinizdeki ebeveyn mi? Netleşin ve iyi bakın.
Eğer bu haldeki sizi , biricikliğinizi, değerinizi gerçekten tanıyor ve biliyor olsaydınız , o yanıbaşınızdaki sonsuz varlığı da onurlandırıyor olsaydınız, onunla barış içinde olsaydınız, işiniz, ilişkiniz, finansal durumunuz neye benzerdi?

“Yüzümü kendime dönebilirim.
Kendi potansiyelimi ortaya çıkarabilirim.
Kendimi ortaya çıkarabilirim.
Kendime güvenebilirim. ”

Kendinizi ortaya çıkarmanız için başkalarını referans almanıza gerek yok. Hadi bir seçim yapın , sadece kendinizden yola çıkan ve kendine odaklanan, merkezine.

Kolaylıkla.

Kendine yatırım yaptığın sırada senin de aklına hemen çevrene bunu anlatmak, onların da değişmesini istemek , yardım etmek geliyor mu? Bugünün konusuydu bu. Niyet ne kadar güzel olsa da , hep dediğimiz gibi, talep edilmeden yapılan şey sana göre iyilik. Sana, ona katkı olacak gibi gelirken, karşı taraf buna hazır bile olmayabilir. Hepimiz kendimizi bir yerde ‘ kurtarıcı ‘ ilan ediyoruz ya , bu gerçekten bizim işimiz mi? Ve biliyor musun her onu kurtarmayı düşündüğünde, onu kendine hapsediyorsun ve her seferinde onu anlamak için sen de onun frekansına düşüyorsun. O zaman sen de ne kadar dönüşmüş oluyorsun ? .

İlham kaynağı olsaydık, sadece insanlar bizden destek istediğinde ( hafif geliyorsa ) destek olmayı ( keyfimize göre ) seçseydik nasıl olurdu? .

He bir de şey demelerimiz var ya : ” Bence o da yardım istiyor da söyleyemiyor ! ” Bırakalım söylesin olur mu ? Kendimizi büyütüp onun enerjisini küçültmeyelim. Kişinin – varsa – imalarını kendi işimize geldiği gibi algılamak yine bizim bakış açımız:) Dileyen söylesin…. Ve bırakın gerekirse, seçerse o da profesyonel destek alabilir.

Etraftan bu konuda elimizi çekebilelim kolaylıkla. Eğer  mesleğiniz hizmetse daha da bir özen gösterebiliriz bu konuya.

Düşünsene 5 yıl sonrası için tüm bedeninde heyecanını, coşkusunu hissettiğin seçim yapmışsın, hedefler belirlemişsin. İşte hayatın hazır. Ve bugün ve bugünden sonra her gün ilmek ilmek örüyorsun orayı. Her bir detayı ışıl ışıl. Çok güzel görünmüyor mu sence de?
Ve her adımda kendine yaklaşmak.
Yapabilirliğini, cesaretini, azmini , coşkunu görüyorsun.
Meğer coşku gerçekten kendi seçimlerinle oluyormuş.
Birileri dedi diye, birileri istedi diye değil.
Sadece kendin istedin diye.
Oh ya , emek vermek ne de güzelmiş böyle olunca.
Seni destekleyenlerle paylaşmak ne de güzelmiş.
Zamanını kendine kullanmak🙏
Ara ara durmak, sonra ilmeklere bakmak, bazen yöntem değiştirmek … Ama bilmek. Rotan belli. Sen dışında ne seni ordan vazgeçirebilir ki?

Kendin olmak cesareti ne de güzelmiş, asil, coşkulu, sıradışı.

Şimdi tam ordan , 5 yıl sonradan bugüne bakınca , burdaki seçen kişinin gücünü görmek , ” herşey o gün başlamıştı ” demek. Kendine ve diğerlerine ne müthiş bir ilham kaynağı.

Bundan daha daha iyi nasıl olur?
Kağıt kalem hazır mı?
Başlayalım o vakit.
Kolaylıkla.

Düşün ki bir ilişkin var ve çok mutlusunuz, ikinizin de keyif aldığı bir ilişki ve çevrendeki herkes de sizin ilişkinizi destekliyor. Gün geliyor ve evlenmek istiyorsunuz. Tam bu anda iyi niyetinden şüphe etmediğin , niyeti seni korumak olan , geçmiş yaşadığı ya da duyduğu deneyimlerle birçok bakış açısı olan bir arkadaşın ” vazgeç bu sevdadan, mutsuz olacaksın, başaramazsın evliliği, hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, yol yakınken dön , bekarlık sultanlık😊 ” diyor. Ne yaparsın?
Ya onu ikna etmeyi denersin korkularını anladığını ifade edip; sürekli tekrarlama halindeyse eğer, mesafe koyarsın aranıza ve onun yanından ayrıldığın an kendine merkezine dönersin, mutluluğuna, amaçlarına, kendi neşene. Tahminlerimden biri bu. Tüm söyledikleri onun ilginç bakış açısıdır. Ne düğünü iptal etmek, ne ilişkiyi bitirmek aklından geçmez değil mi? ( burada arkadaşlığını bitiremeyeceksin, öyle düşün:) ) 

Heh işte zihnimiz de böyle işliyor. Her şey kayıt altında ya hani, tam sen rotanda ilerlerken, her şey tıkır tıkır yolunda giderken bir ses yükseliyor içinden ” vazgeç… Bilmediğin yerlere gitme, kal işte burada, yuvarlanıp gidiyoruz işte ne var bunda? ” ve nicesi işte. O cümleleri az çok biliyorsun.
Aynı metod . Ya onu ikna etmeyi denersin ( seni korumaya çalıştığını bildiğin için ) , sürekli tekrarlıyorsa arana mesafe koyarsın ve her an kendi amacını hatırlarsın o konuşsa da .

Ona RAĞMEN değil, onunla BİRLİKTE hareket edebilmek esas olan. RAĞMENler direnç yaratır. Onu yok sayamazsın . Bir illüzyon da olsa var işte, duyuyorsun , geçmiş tekrarı olsa da var. Ama amacını, rotanı işte adı sende her neyse oraya dönersen yüzünü ve onun da yanında gelmesini teklif edersen -ki gelmeyebilir bu şahane olur- artık geriye mucizelerin enerjisi kalır . Onların tadını çıkarmak🍀 Hayallerinden vazgeçmezsin değil mi? 🌍 .

O sesi düşman bilme. Bazen egodan düşman diye bahsedenleri duyuyorum. Sadece seni güvendiği alanda tutmaya çalışıyor o kadar. Korumaya çalışıyor bildiğince. Bu kötü değil.
Bir de unutmadan; onu dinleyeyim, kulak vereyim, ikna edeyim derken de aman kaybolma oralarda ,gücünü ona verme . Şuanı hatırla. O geçmişten geliyor. Sense buradasın. Konuş ve sonra geri gel buraya.

Bilmediklerine merakla git, yeni olanı hediyeleriyle karşıla, hayat sonsuz ihtimallerle dolu. İzin ver kendine. Belki hayallerinin de ötesinde olur her şey ne dersin?
Sabotajın da hediyeleri vardır eminim dışarıda aramaktansa , kendi kendinin durdurucusu olduğunu fark etmen kafi. Mucizeler seninle olsun.

Kolaylıkla.

” Hayır ” diyemiyorum.

” Birileri derdini anlatmak için hep beni seçiyor , dinlemek istemiyorum. Çünkü sonra çok ağırlaşıyorum. “
” İstemediğim şeyleri sırf onlar üzülmesin diye yapıyorum, tamam diyorum.”
” Hayatım hakkında yorum yapılmasını istemiyorum. Ama yapıyorlar. “
” Korkularımla dalga geçilmesini istemiyorum. Ama durduramıyorum. “
” Patronum bağırdığında buna hakkı olmadığını söyleyemiyorum , çekip gidemiyorum, sonra kendime çok kızıyorum. “

O kadar çok cümlesi var ki bu konunun ve hepimizin ” hayır ” diyememe sebepleri bambaşka. O yüzden şuradan yaklaşmayı seçtim.
” Hayır ” demediğiniz bir sahneyi , deneyimi hatırlayın. Gözlerinizi kapatın ve bedeninizde olan bitene bakın. Neler oluyor orda? Ne hissediyorsunuz ? Bu duygunun bir adı var bedeninizde, o duygu ne?

Şimdi , eğer ” hayır ” deseydiniz kısmına bir bakın.
Burada en büyük korkunuz ne?
Ne olmasından korkuyorsunuz?
” Evet ” demekte sevdiğiniz ne var? Buradaki kazancınız ne, gerçek?

Sadece bakın, gözlemleyin.
Tabii burada çok genel yerinden bakıp sorular yazıyorum ve biliyorum ki özellikle yazarsanız kazançlarınızı, korkularınızı bulma olasılığınız yüksek. Çünkü hepsi bedeninizde kayıtlı. Belki geçmiş bir deneyimi referans alıyor olabilirsiniz.
Bireysel çalışmalarda özellikle bu konu ile adım adım tam da böyle gidiyoruz. ” Bana ne oluyor? “
Eğer burdaki kazançlarınızı farkederseniz ve değerinizi alıp kabul ederseniz ve o ağır olan hisse girmemeye , hafif olanda kalmanın her haline gönüllü olursanız , minik minik öğrenmeye başlıyorsunuz, başlıyoruz.

Bazen de ” hayır ” demek kolay oluyor da sonrasında saatlerce onun getirdikleriyle yaşamak zor oluyor. Burda yine aynı yere gelin. Burdaki duygu ne? Saatlerce hissettiğim bu şey ne?
Bana ne oluyor?
Yargıya gitmeden duygunuzu tanımlayın.

Her duygu tanımlamanız da bir rahatlama hissedebilirsiniz. Bu muhteşem bir şey. Çünkü o duygunun yüzüne bakmak asıl zorlayıcı olan. Adı çıktı mı bir kere dilinizden , yüzüne bakmak kolaylaşıyor.

Ve soralım👇
” Hayır ” demekle ilgili, sınırlarımı belirtmekle ilgili neye gönüllü değilim? Eğer gönüllü olsaydım hayatım nasıl olurdu? Ben kim olurdum ? Kendimi , bedenimi onurlandırmayı seçseydim hayatım neye benzerdi? Kendi değerimi % 100 alıp kabul etmem için sonsuz olasılıklar nelerdir ? Neşeyle ve kolaylıkla ben ve bedenim hangi enerji alan bilinç ve seçim olabiliriz ki sınırlarımızı keşfedelim, hayatın her yerinden hafif olandan işlev görelim , bunun için neler mümkün?
Sırf uyumlu olayım, görüneyim diye, sevileyim diye, kötü olmayalım, kötü görünmeyeyim diye , herkes benden iyi bahsetsin kendim olmadığım, kendim olmaya izin vermediğim her yeri yıkıp yaratımını iptal ediyorum.”

İşte bu kadar. Sorun ve bırakın.

Kolaylıkla dönüşsün.