Etiket

meslek

Browsing

Hep kaybetme korkusu üzerine konuşurken kazanmaya dair korkularımıza da değinmesem olmazdı:) Adım adım gidelim mi bu konuda ? 

1. Konu her ne olursa olsun ( mutlu olmak, para kazanmak, mucizevi bir ilişki, sonsuz sağlık, huzur , sizin kazanmak dediğiniz neyse o ) kendinize şunu sorun; 

” O istediğim şeyi kazanınca neyi kaybetmekten korkuyorum? “

Burada gelen her cevaba detaylıca bakın. Ailenizi mi, zamanınızı mı, özgürlüğünüzü mü, sağlığınızı mı, huzrunuzu mu ? Neyi ? Burada yazdığınız hikaye ne?

Ya öyle olmayacaksa?
Ya da öyle olmasına da gönüllü olsaydınız?

Buralara da bir bakın ve hikayeleri sonlandırın, değiştirin, dönüştürün, iptal edin ve ( bir kere sadece bir kere yapacaksınız unutmayın ) o en kötü ihtimal hikayenizi okeyleyin.

2. Kazanma korkusuna eşlik edenler şunlar olabilir :
Nazardan korkuyor olabilirsiniz.
Görünür olmaktan korkuyor olabilirsiniz. Saklanmak kolay gelebilir.
Olan şey büyürse kontrol edememekten korkuyor olabilirsiniz.
Bu zamana kadar bildiğiniz tek şey kaybetmek olabilir veya her şeye kayıp diyor olabilirsiniz.
Haketmediğinize inanıyor olabilirsiniz.

3. İçinizden şöyle cümleler geçer mi mesela:
“Benim gibi biri bunu / seni hakedecek n’apmış olabilir? ” ( Kazanmış olmayı öyle hayati yaptığınız yerlerden biri ki, aslında olan bir türlü varlığınızın bunu hakettiğini alıp kabul edememek. )

” Bak gör bu ilişkide kesin biter, kesin bir arıza çıkar.”
” Ben demiştim elimi attığım her iş kurur benim.” 
” Ne zaman yüzüm güldü ki, kaderim bu benim , hep hevesim kursağımda kalır.”

Bu cümlelerle bilindik hikayelere, konfor alanınızda kalmaya devam etmek istiyor olabilir egonuz. Kazanmak, bilinmeyen bir yer onun için ve onu korkutuyor olabilir. 

Sizin zihninizde dolaşan cümle ne? Bu cümleleri söylerken farkedin kendinizi ve o an durun.Elinizdeki tüm işleri bırakın birkaç saniyeliğine.Bu kime ait diye bir bakın önce, bunu en çok kim kullanırdı? Ona iade ettiğinizi söyleyin içinizden ve iptal ediyorum deyin bu cümlenin her seslenişinde.

4. Kendinizi şaşırtmaya hazır olun:) 
Bir kere de farklı olabileceğine, bunu hakettiğinize, sürdürebileceğinize inanın.
Onlar şanslı siz şanssızsınız bakış açısının dışına çıkın.
Değiştirmek isterseniz buna hemen başlayabilirsiniz. Yeter ki isteyin. İspat etmeye çalışmalarınızı ve bundan duyduğunuz gizli hazzı bırakmaya gönüllü olun.

Kolaylıkla

Not: Kazanmak ve kaybetmek bakış açısı. Kazanmak ya da kaybetmek herkese göre değişir. Yarattığımız bir kutupluluk  var ve onun üzerinden anlatmak kolay 🙂 Belki de hiç kaybetmek yoktur ne dersiniz? 

(….. Yazıyı yazarken canım Şebnem Ferah’ın şarkısı geldi aklıma. Sonra bir baktım yazının başlığı olmuş. Daha iyisi olamazdı…)

Sen işin değilsin.
Varlığın sadece işinden ibaret değil.
Kendini tanımlarken mesleğini hangi sırada söylediğine bir bak.
İşin dışındaki dünyadaki varlığını görebiliyor musun?
Varlığın … Sıfatların ötesinde… Statü ötesi… Mesai saatlerinden öte… Kendini iş olarak gördüğün her yeri yıkıp yaratımını iptal edelim mi?
” Ben sadece bu konuda iyiyim ” dediğin , diğer yetenekleri , potansiyelini görmeyi reddettiğin, görmezden geldiğin, bildiğini bilmediğin her yer,
Ve tam da burda başarıya yüklediğin tüm anlamlar,
Sana söylenenler,
Ancak o zaman tam olacağına inandığın , illa illa diye tutturduğun ve şuanı, nefesini , varlığını yokettiğin her yer,
Sanki ” o ” olmazsan, yarımmışsın gibi hissettiğin her yer,
” Sen bu konuda çok iyisin ” dediklerinde sadece ordan para kazanmayı seçtiğin, kendini küçülttüğün , daralttığın, birçok gelir olasılığını kapadığın her yer,
Haketmediğini düşündüğün her yer,
O meşhur pasta dilimi realitesini seçtiğin her yer,
Bir gün sonra bambaşka bir meslekle kendine ve dünyaya katkı olacakken her gün her gün her gün katılık yarattığın her yer,
Kendini işinle bir tutup, işin bilincini reddettiğin ve onun dönüşmesine izin vermediğin her yer,
İşi kontrol etmeye çalıştığın her yer.

Belki çalışmak bile sana ait değil.
Zorunda , illa , kesinlikle diye öğretilen her yer – ki burası işin neşesini alır- halbuki konu çalışmak mı, üretmek mi, katkı olmak mı?
Kendin olsaydın , seçeceğin herşey yerine sırf onlar görsün diye, onaylasınlar diye, ispat edebil diye seçtiğin her yer….

Ve şimdi ; işle, senle ilgili şuan bahsettiğim veya bahsetmediğim seni tutan her yeri tüm zaman alan boyut ve realitelerde yıkıp yaratımını iptal edelim mi?
Kendi realiteni keşfetmen için neler mümkün?
Ve şimdi sen sonsuz olasılıklara izin verseydin ne/ neler şekle bürünür ve yoluna çıkardı? Yeni seçtiğin yerde ne hissederdin? O hissin yanında olmaya , hizalanmaya gönüllü müsün?

Kolaylıkla…

–  Mesleğiniz nedir?

Şöyle sorulsaydı ya:
– Dünyaya olduğunuz katkı nedir?

Mesleğinizin ismini söylemek yerine , olduğunuz katkıyı söylemeyi seçseydiniz?
Hepimiz işimize günün bir bölümünü ayırıyoruz. Bazılarımız neredeyse tüm gün bazılarımız yarım gün ya da daha az. Bir katkımız olduğu kesin.
Gerçekten aslında ne yapıyorsunuz? İşte tam orada kattığınız bir değer var , farklı olan birşey, size ait, sizin cümlenizle.
Misyonunuz.
Bu öyle değerli ki…
Doktorsanız ‘ tedavi etmek ‘ hemşireyseniz ‘ bakım vermek ‘ koçsanız ‘ seans yapmak ‘ , ev hanımıysanız ‘ yemek yapmak anneyseniz ‘ çocuk bakmak ‘ değil. Ötesi. Gerçekten ne yapıyorsunuz?
Anlam yüklemek…
Eğer daha önce hiç buradan bakmadıysanız , o zaman…
Tüm anlamlar değişebilir.

Ve hatta , çalışmıyor bile olsanız bu dünyada ne yapıyorsunuz?