“Kalbin sesi çok zayıf ve çok kısık çıkar. Beynin sesiyse çok gürültülüdür, bağırır çağırır durur. Kalp fısıldar. Beyin haykırır.” diyor Osho.

O halde ihtiyacımız olan, rehberlik edecek ilk şey fısıltıyı duyabilmek. Duyabilmek için dinleme zamanı verebilmek.  Sonra duyduklarını anlayabilmek. Anladıklarını uygulayabilmek. Uygulamaya cesaret edebilmek. Belki bazen eklemek, bazen değiştirmek, bazen çıkarmak, bazen terketmek…

Kalabalık şehirlerde, kalabalık günlerin, kalabalık seslerin içinde bunu duymak ne mümkün ama değil mi? 
En çok neyi duyuyoruz peki ? Çoğunlukla zihni, bazen ona bile vaktimiz olmayabiliyor. Öyle bir yoğunluk. Garip.

Fısıltıyı duymaya karar verdiğimde,
3 yıl kadar önce. ( Son yazımın tarihine bakınca inanamadım. Sahiden 3 Yıldır yazmamış mıyım?… )  Çağrı geldi. Bir davet vardı. Daha önceleri çok kez gelen ve benim bir türlü icabet edemediğim. Enerjimi nereye kullanmam gerektiği fısıltısını duymaktan sorumluydum artık.  Duyduklarımı da uygulamaktan.      Buradan, sosyal medyadan tamamen uzaklaşmanın, enerjimi sadece kendime, aileme, seanslarıma, eğitimlere kullanmanın zamanı gelmişti. 

Şimdiyse inziva bitti. Bunun fısıltısını duymak da şahane geldi. Ağustos ayı gibiydi de ben daha yeni gelebildim:)
Yazarken farkettim ki, buradan yazmayı, paylaşmayı, aktarmayı özlemişim.
Ne yazacağımı düşünmeyi…
Sonra bir müzik açıp sadece akana izin vermeyi…

Başlangıçların yanında gelen o ilk garip hislerle bir giriş yapayım dedim. Kısa sürede oryante olurum eminim:)

E o zaman nerede kalmıştık? 🙂

Hangi kelime ya da cümle ya da konu size ve biricik hayatınıza  katkı olacaksa onlar aksın benden dilerim. Şifası okur okumaz aksın hayatınızın her yerine.

Kolaylıkla ve neşeyle.

Yorum Yaz