Etiket

life coach

Browsing

” Hayır ” diyemiyorum.

” Birileri derdini anlatmak için hep beni seçiyor , dinlemek istemiyorum. Çünkü sonra çok ağırlaşıyorum. “
” İstemediğim şeyleri sırf onlar üzülmesin diye yapıyorum, tamam diyorum.”
” Hayatım hakkında yorum yapılmasını istemiyorum. Ama yapıyorlar. “
” Korkularımla dalga geçilmesini istemiyorum. Ama durduramıyorum. “
” Patronum bağırdığında buna hakkı olmadığını söyleyemiyorum , çekip gidemiyorum, sonra kendime çok kızıyorum. “

O kadar çok cümlesi var ki bu konunun ve hepimizin ” hayır ” diyememe sebepleri bambaşka. O yüzden şuradan yaklaşmayı seçtim.
” Hayır ” demediğiniz bir sahneyi , deneyimi hatırlayın. Gözlerinizi kapatın ve bedeninizde olan bitene bakın. Neler oluyor orda? Ne hissediyorsunuz ? Bu duygunun bir adı var bedeninizde, o duygu ne?

Şimdi , eğer ” hayır ” deseydiniz kısmına bir bakın.
Burada en büyük korkunuz ne?
Ne olmasından korkuyorsunuz?
” Evet ” demekte sevdiğiniz ne var? Buradaki kazancınız ne, gerçek?

Sadece bakın, gözlemleyin.
Tabii burada çok genel yerinden bakıp sorular yazıyorum ve biliyorum ki özellikle yazarsanız kazançlarınızı, korkularınızı bulma olasılığınız yüksek. Çünkü hepsi bedeninizde kayıtlı. Belki geçmiş bir deneyimi referans alıyor olabilirsiniz.
Bireysel çalışmalarda özellikle bu konu ile adım adım tam da böyle gidiyoruz. ” Bana ne oluyor? “
Eğer burdaki kazançlarınızı farkederseniz ve değerinizi alıp kabul ederseniz ve o ağır olan hisse girmemeye , hafif olanda kalmanın her haline gönüllü olursanız , minik minik öğrenmeye başlıyorsunuz, başlıyoruz.

Bazen de ” hayır ” demek kolay oluyor da sonrasında saatlerce onun getirdikleriyle yaşamak zor oluyor. Burda yine aynı yere gelin. Burdaki duygu ne? Saatlerce hissettiğim bu şey ne?
Bana ne oluyor?
Yargıya gitmeden duygunuzu tanımlayın.

Her duygu tanımlamanız da bir rahatlama hissedebilirsiniz. Bu muhteşem bir şey. Çünkü o duygunun yüzüne bakmak asıl zorlayıcı olan. Adı çıktı mı bir kere dilinizden , yüzüne bakmak kolaylaşıyor.

Ve soralım👇
” Hayır ” demekle ilgili, sınırlarımı belirtmekle ilgili neye gönüllü değilim? Eğer gönüllü olsaydım hayatım nasıl olurdu? Ben kim olurdum ? Kendimi , bedenimi onurlandırmayı seçseydim hayatım neye benzerdi? Kendi değerimi % 100 alıp kabul etmem için sonsuz olasılıklar nelerdir ? Neşeyle ve kolaylıkla ben ve bedenim hangi enerji alan bilinç ve seçim olabiliriz ki sınırlarımızı keşfedelim, hayatın her yerinden hafif olandan işlev görelim , bunun için neler mümkün?
Sırf uyumlu olayım, görüneyim diye, sevileyim diye, kötü olmayalım, kötü görünmeyeyim diye , herkes benden iyi bahsetsin kendim olmadığım, kendim olmaya izin vermediğim her yeri yıkıp yaratımını iptal ediyorum.”

İşte bu kadar. Sorun ve bırakın.

Kolaylıkla dönüşsün.

Mutlu olmak benim hakkım.
Zenginlik benim hakkım.
Doyumlu bir ilişki benim hakkım.
Neşeli keyifli huzur dolu bir ev benim hakkım.
Ferahlık benim hakkım.
Dinlenmek benim hakkım.
Yeteneklerimi kullanmak benim hakkım.
Sevdiğim işi yapmak hakkım.
Değerlerimi yaşatmak benim hakkım.

Tüm bunlarda alıp kabul etmeye gönüllü olmadığım şey ne? Söylerken hissettiğim o şey ne? Dönüşebilir mi? Dönüşseydi ben kim olurdum? Ne olurdum?

Olabilirim.
Mutlu olmayı tercih edebilirim.
Sağlığımı koruyabilirim.
Neşeyi kolaylığı hayatıma davet edebilirim.
İhtişamı seçebilirim.
Parayla ilişkimi dönüştürebilirim.
Kalbimdeki o işi harekete geçirebilirim.
Bir ağaç misali bu dünyanın geçiciliği gerçeğine rağmen köklenebilirim.
Tüm köklerimle mevcut olabilirim.
Her an başka bir forma gönüllü olabilirim.
Zamanını bekleyebilirim.
Telaşımı da azad edebilirim.
Hatta kızgınlıklarımı kırgınlıklarımı öfkemi kurban rolümü azad edebilirim.
Güvende hissetmeyi seçebilirim.
Tam ve bütün olduğumu alıp kabul edebilirim. Eksik değilim, yanlış değilim.

Tüm bunları olmam bilmem algılamam ve alıp kabul etmem için neler mümkün?

Gerçekten seçer misin? Şimdi ? Kalpten ?

Kolaylıkla.

Nefes alış verişlerimiz bize neler anlatabilirler acaba?
Sesli sesli nefes alıp veriyorsam mesela, hayatımda sakinliğe yer açmıyor olabilirim. Telaşım, yorgunluğum buna sebep oluyor olabilir.
Ya da sadece sesli ve hızlı bir şekilde nefes veriyorsam, acilen hayatımdan çıkarmak istediğime bakabilirim ya da stresime ya da öfkeme bakabilirim.

Nefes alış ve verişlerimin süresi kısaysa, dünyamdaki alma ve verme enerjisine bakabilirim.
Belki de herşeyi hızla alıyor / almak istiyor ve hızla tüketiyor / tüketmek istiyor olabilirim.
Belki de sakinlikle sindire sindire olanın tadına varmak, olanı beslemek nedir bilmiyor olabilirim.
Sadece hayatta kalmaya çalışıyor olabilirim.

Aldığım nefes, sadece omuzlarıma kadar iniyorsa, bedenimde sürekli hastalıklar ortaya çıkıyor olabilir. Oksijenin olmadığı bedenimde yaşam da keyif vermiyor olabilir.
Veya sadece göğsüme kadar iniyorsa nefes, sürekli tedirgin, stresli, gergin ve panik halinde olabilirim.
Zamanı gelmeden harekete geçebilir, sürekli sürekli hareket etme ihtiyacı hissedebilirim.

Nefesin aşağılara karnıma kasıklarıma inmesine izin verdikçe hayatım da nefes alabilir.
Tüm organlarım nefesimden beslenebilir ve sağlıklı kalabilirim.
Nefesle çakralarım dengelenebilir ve böylece enerjim, bedenim hayatta kalma modundan çıkıp keyfe, neşeye, tat almaya dönebilir.

Ya da sadece karnıma nefesi dolduruyorsam ve göğüs bölgemde gezmesine izin vermiyorsam, hayatımda coşkuyu , heyecanı yitirmiş olabilirim.
Hayattayım, varım demem için, canlılık için göğüs nefesine de ihtiyacım olduğunu farkedebilirim.
Belki de sürekli nefesimi durduruyorumdur, hayatı an an durdurmak isteğimle.

Nefes bir bütün, hayat gibi.
Eğer onunla tüm bedenimi beslersem hayatım da adım adım dönüşebilir.
Nefes hayattır dediğimiz yere bir de burdan bakalım istedim.
Farkında olun.
Nefesinizin her bir anı size birşeyler hatırlatır.
İyi ki hatırlatır.
Değerini bilelim dilerim🙏🙏

Kendi yaralarını iyileştirmek için , yarası olan kaç kişiyi hayatına çektin? Kaç sevgilini iyileştirmeye çalıştın? Kaç tane çalışma gördüğün anda ” bunu şu yakınım alsın ilk başta ” diye kendinden önce başkalarına yardım etme ihtiyacına girdin?

Yardım etme kalıbını günde kaç kez kullanıyorsun?

Gerçekten yardım mı ediyoruz yoksa sadece destek mi olabiliyoruz insanlara biz insan olarak ?

Nerelerde kendini kurtarıcı ilan ettin ve bazen kurtaramadığını düşünüp kendini harap ettin?

” Ancak ben iyi ederim ” diye kaç yeri / kişiyi kontrol etmeye çalıştın?

Hayatında ne aşırıysa , oraya bakmak , hayatının ritmini güzelleştirir. Bu illa kötü bir şey olmak zorunda değil , iyi diye adlandırdığımız şeyler de buna dahil. .

Bu yolda idrak ettiğim ve şükürler olsun yıllar sonra dengeye geldiğim en güzel konudur bu🙏 Hafif, özgür, had bilir ve kendi değerimi hatırladığım.

Üstteki soruları iyi düşün . Cevapları kendine dürüstçe ver ve farkında ol.

Kolaylıkla,

Geçinmeye gönlün var mı?
Gerçek, hayatla geçinmeye gönlün var mı?
O zaman savaşı bitir ve barışa geç.

Dirençlerine, bariyerlerine, aslalarına, illalarına bir baksana.

Hastalıklarınla,
yaşam alanınla,
çevrendekilerle,
hava durumuyla:) ( Öyle değil mi ama, kardan, soğuktan, yağmurdan, böyle kapalı havalardan nefret ediyorum demiyor muyuz bazen? )
dünyayla,
geçmişinle,
ailenle,
parayla,
işle,
yalnızlık ve birliktelikle savaşını farkında ol.

” İstemiyorum, git. ” demek yerine;
” Sen mi büyüksün, ben mi? 🙂 demek yerine;
Sadece sor:
” Seninle barış içinde olmayı gönüllü olsaydım , bu ne yaratırdı? Hayatım gerçekten nasıl olurdu? Bunun için gerçek, ben ve bedenim hangi enerji alan bilinç olabiliriz? “

( Şu anki enerjim, bilincim savaş yaratıyorsa, başka bir enerjiye geçmeliyim. Bu neresi?? Soru buna alan açıyor ve bunu sen bulma. Sadece sor ve bırak. Hangi enerjide olsan barışı seçerdin? Sorduktan sonra izle. )

Her gün sor.
Aklına gelen her an sor.
Sormak iyi hissettirmediyse, söyle:
” Seninle barışmaya gönüllüyüm.
Seninle barış imzalamaya gönüllüyüm.
Seninle barışmaya gönüllüyüm “
.
Sadece gönüllü ol.
Seçimden bahsetmiyorum bile.
Gönüllülük herşeyi değiştirebilir.
Milyonlarca yeni olasılık belirebilir.
Kaçan kovalanır:)
Kaçma.
Savaşı bırak.
Dirençleri kaldır.
Bariyerleri indir.
Bırak aksın ve geçsin.
Geldi ve geçsiiiin, gitsin.
Su gibi… Aksın…

Hala kalmaya devam eden bir şeyse hastalık gibi, kalmakta bir bildiği, anlatmak istediği vardır.
Sana hatırlatacakları vardır.
Onun da bir bilinci var hatırla.
Yanında bir insan oturuyor ve onunla konuşuyormuşsunuz gibi – karşına alma onu, karşında görmek de savaş – konuş onunla.
“Gelmenin bir sebebi var biliyorum. Peki gitmek için neye ihtiyacı var?
Neyi anlamam gerekiyorsa, anlamaya gönüllüyüm, bilmeye gönüllüyüm. Gitmene gönüllüyüm. Kalmana da. Gitmeye hazır olduğunda gidebilirsin. Ben hazırım. “

Neyle barışmak geldi ilk, kalbine ilk ne düştü?
Dilerim kolaylıkla dönüşsün🙏🍀
Şifa olsun.

Zorlanıyorum.
Bunu söylemek bir ferahlık veriyor ilk başta.
Ve sonra herkesin zorlandığını hatırlatıyorum kendime.
Ama bu yetmiyor.
” Peki ya bilgiyle ne yapacağım? “
Sadece ” zorlanıyorum ” demek, günümü değiştirmiyor, anımı neşelendirmiyor, kızımla alanım kalmıyor.
Daha da zorlanıyorum.
Hep bu soruya geliyorum:
“Şu an neye ihtiyacım var? “
Bakıyorum, dinliyorum. Gelirse cevap ve o an yapılabilirsem ne ala.
Ama bazen olmuyor.
Çünkü annelik aktif devam ediyor, biri gözlerinin içine bakıyor, buraya gel diyor, ana çağırıyor. Ama ana gelecek halim yok.
Tamamlanmayı bekleyen bir ihtiyacım var.
” Tamam ” diyorum ihtiyaca “sen akşamı bekle. Sana bakacağım. “

Eğer sormazsam kendime gün içinde , birikiyor, birikiyor, birikiyor.
Sonra an geliyor, Masal 3 çeşit yemek içinden sevdiği birşey bulamıyor !!!! ( halbuki sevdiklerini yapmıştım, canı istemedi demek ki —-diyemiyorum ) ( yazıyı yazmadan hemen önce farkedilen 2 azı diş gelişi :)) içimdeki tetiklenmeyi farkediyorum, ” bir ritm tutturmuştum, iyiydi, bu nereden çıktı şimdi, kim bi’ daha yemek çeşidi düşünecek, evde en zorlandığım konu zaten bu :):):) ( yazarken komik, yaşarken ağır 🙂 Konu yemek değil biliyorum. Konu başka.
Bugün böyle.
Yanından uzaklaşıyorum kısa bi’ süre. Yanında olmak zorundaysam bir süre sessizlik, çok kısa bir süre sessizlik ( yoksa endişeyi görüyorum gözlerinde ve bir derin nefes.
Bu yaşadığım, kızımın sorumluluğunda değil çünkü. Bu benim konum. Onunla alakalı değil.
Yetiyor mu, bazen yetmiyor nefes.
İdare ediyoruz öyle böyle.
Akşam mutlaka bakmam gerek.

Bakınca farkediyorum, arkadaşlarımı görmeye ihtiyacım var, ailemi. Dokunmaya, aynı masada oturmaya, sokakların kokusuna, kalabalıklara özlem duyuyorum. Canlılık ve hareketlilik. 2 kelime dönüp duruyor zihnimde. Gün geçtikçe artan özlemim bu… Özlemi onaramıyorum…

Onaramıyorum da ;
Gecenin bir yarısı duyulan yağmur sesi,
sabah çocuk neşesi,
kahvaltı hazırlarken bir müzik,
gün içinde kızımla bir dans partisi iyi geliyor.
İyi, çok iyi.
Yoksa başedilir gibi değil.
Gerçekten değil.
Şu sıralar.
Belki de uzun süredir…
Dilerim bitsin.
Dilerim sağlıkla bitsin.
Dilerim kavuşalım birbirimize, özlediklerimize.
Dilerim🙏

Stres anında, anksiyetede, konsantrasyon eksikliğinde , sakinleşmede , fazla heyecanlandığınız durumlarda etkili bir çalışma ile geldim bu defa. Dönüşümlü nefes çalışması.

Başlangıç için;
✔Çalışma esnasında başınız dönerse çalışmayı bırakıp sonra tekrar deneyebilirsiniz. Kendimizi zorlamıyoruz.
✔Eğer iki burun deliğiniz de tıkalıysa da çalışmayı yapmayın.
✔Eğer tek burun deliğinde tıkanıklık varsa elinizle o burun deliğinin yanından elmacık kemiğe doğru çekerek burnunuzu açabilirsiniz. ✔ Çalışmada nefes alma ve vermeyi 1 nefes olarak sayıp 10 kere tamamlayıp , 2-3 dk dinlenip sonra 10 tekrar daha yapabilirsiniz. Ya da ara vermeden 3 dk veya 5 dk yapmanız yeterlidir.
✔ Günün istediğiniz herhangi bir diliminde uygulayabilirsiniz.
✔ Nefes alma ve vermeleri olabildiğince sakin , yavaş ve derin yapın. Hatta nefes verme sürenizi , alma süresinden daha uzun tutabilirsiniz. Fakat bunu hesaplamaya çalışmayın. Akışta kalın yeter😊 Zamanla oturacaktır. Beden ayarlayacaktır.

Çalışmanın yapılış şekli ise şöyle:
Kendinizi rahat hissedebileceğiniz şekilde oturun. Sağ ve sol burun kanatlarını kapamak için sağ el baş parmak ve yüzün parmağını kullanacağız. ( Görselde olduğu gibi )
Önce sağ elin baş parmağıyla sağ burun deliğini kapatın ve soldan öncelikle nefesinizi boşaltın ve sonra soldan nefes alın. Sonra sol burun deliğinizi sağ elin yüzük parmağıyla kapatın ve aldığınız nefesi sağ taraftan verin. Nefes alma ve vermeleri mümkün olduğu kadar yavaş ve sakin yapın.
Ve şimdi açık olan sağ burundan nefes alın ve soldan verin. Ve sonra verdiğiniz sol burundan nefes alın ve sağdan verin.
Bu şekilde devam edin. Ve çalışmayı her zaman soldan nefesi vererek bitirebilirsiniz.

Kolaylıkla, şifa olsun.

Gaslighting.

Daha önce duydunuz mu bu kelimeyi ?

Hadi gelin biraz hakkında konuşalım, düşünelim . Nerelerde karşılaştık bir bakalım.

Benim kendisiyle tanışıklığım eskiymiş de adını bir eğitimde ve asıl nelere sebep olduğunu araştırınca öğrenmiştim.

Gaslighting, psikolojik manipülasyon türlerinden biri. Adını bir tiyatro oyunundan alıyor. İkili ilişkilerde, karşımızdaki kişinin bilinçli ya da bilinçsiz bizi manipüle etme hallerinden biri.  Hakkında araştırma yaparsanız çok bilgiye rastlayacaksınız, evrelerine , katmanlarına. Çok çeşitli olmakla birlikte , konu aslında tamamiyle gerçeklik ayarlarımızla oynanmasıdır.

Başta söylemek istediğim şey şu ki , eğer bu manipülasyon çeşidine maruz kaldıysanız, ilk başta anlayamayabiliyorsunuz. Bir tuhaflık seziyorsunuz fakat karşınızdaki kişide kişilik bozukluğu olduğunu düşünmek yerine siz kendinizden şüphe etmeye ve bazen de kendinizi suçlamaya başlıyorsunuz. Yani kendinizi yanlış onu doğru kılıyorsunuz. Bazen hissettiğiniz şey sadece şaşkınlık da olabiliyor. Hatta bazen de konular karışıp gaslight uygulayanın kendiniz olduğunu bile düşünüyorsunuz:) Şaka değil, gerçek:)

  • Karşınızdaki kişi ( aile fertleri , arkadaşınız, sevgiliniz, çocuğunuz , patronunuz , iş arkadaşınız, öğretmeniniz …)  sizi rencine edecek, değersizleştirecek tarzda sözler söyler , dalga geçer ve üstüne tüm bunların şaka olduğunu söyler. Ama nasıl şaka:)
  •  Ya da yaptığından veya söylediğinden çok emin olduğunuz şeylerin ardından geçen konuşmalarda sürekli bunları inkar eder, “ben demedim, ben yapmadım” der veya bunları sizin uydurduğunuzu iddia eder ve siz bunlarla ilgili şüpheye düşersiniz. ” Acaba öyle olmadı mı gerçekten, ben mi öyle anladım?”
  • Olanları konuştuğunuz sohbetlerde olayları hep kendi lehine çevirir ve yine inkar eder ” o olay şöyle oldu, çünkü sen şöyle dedin ve ben onu yaptım.” O hiç bir zaman hatalı olamaz , siz mutlaka buna sebep olan birşey demişsinizdir ve O onu yapmıştır. Gerçeklerinizle oynanır. Sizin söylemediğiniz şeyler söylemişsiniz gibi ifade bulur.
  • Araştırınca şu çeşidine de denk geldim ki sanırım bu ileri bir aşama; eşyaların yerlerini değiştirir ve zaman sonra tekrar yerine koyar ve siz yine istediğiniz kadar emin olun  bakıp bakmadığınızdan, şüpheye düşersiniz.

Gaslightingle ilgili özellikle dikkatinizi vermenizi istediğim birkaç nokta var.

1. Bunu 1 kez ya da 100 kez yaşamanız bir şeyi değiştirmez. Olan şey manipüle edilmektir. Fakat zorlayan yeri şu ki; 1 kere de belki sadece şaşkınlık yaşayıp bitecekken, o işyerinde, o okulda, o grupta, o ilişkide kalmaya, o ebeveynle yaşamaya devam ederseniz yavaş yavaş hayatınız, kendinizle ilişkiniz, neşeniz, özgüveniniz yok olmaya başlayabilir, sürekli kendinizi sorgulama halinde olabilirsiniz. ” Ben mi yanlış anladım?” ” Gerçekten onun dediği gibi mi? ” Veya size karşı yaptığı şakalarda hissettiğiniz değersizlik duygusu hayatınıza yayılmaya başlar, yavaş yavaş, siz anlamadan.

2.  Bunu yaşadığınızı anlamama sebeplerinden biri sürekli olarak karşı tarafın iyi niyetli olduğunu düşünmeniz olabilir. Hep hatırlayın ki, gaslightingin niyetle alakası yoktur. O kişi bile bunu yaptığını farkında olmayabilir. ( Farkında olarak yapanlar da var )  Çünkü söylediği, yaptığı şeyler onun da inanmak istediği gerçekliktir.

3. Gaslight uygulayan kişinin de kendine bir gerçeklik yaratma isteğini aklınızda hep tutun. Tek taraflı değil, iki taraflı gerçeklerle oynanır aslında. Onun dediği gibi olduğuna kendisini inandırarak kendisini sürekli doğru yapma , haklı yapma arayışındadır.

4. Yukarıda yazdığım maddeyi baz alarak ( eğer uzun süreli bir ilişkiyse ) onu düzeltmeye / kurtarmaya çalışmayın,  olayların sizin anlattığınız söylediğiniz gibi olduğuna ikna etmeye çalışmayın,bu sadece ve sadece sizi yorar, çünkü öyle emindir ki onun dediği gibi olduğundan, tek konunuz kendinizi burdan çıkarmak olsun. Burda bir seçim sizi bekler.

5. Bazen birilerine anlatmak ve kendinizi sorgulamaktan çıkmak istersiniz ve işte  bazen anlattığınızda çevrenizdekiler maruz kaldığınız şeyi sizden önce farkedebilirler. Onların dediklerini ciddiye alın.

6. Bu duruma maruz kalan kişiler bolca özür diler, kendini hatalı bulur, bazen yalan söylemek zorunda kalır gibi noktaları da var. Bunlar da sizin hayatınızda var mı diye bir bakabilirsiniz.

” Yaşadıklarıma bir son verebilir miyim?”

Eğer okuduklarınızın sizin hayatınızda, sizde bir karşılığı varsa ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız lütfen önce profesyonel destek alın. Sonra ihtiyacınız olan yolda karşınıza çıkacaktır.

Hayatınız değerli. Siz değerlisiniz. Bunu hep hatırlayın olur mu?

Kolaylıkla.

 

 

 

 

 

Kaçımız ” senin / sizin için yaşıyorum ” sözlerinin geçtiği bir evde büyüdü? …. Bir çocuğun dünyasında nasıl algılandı ki bu? ” Yaşatmak için yaşamalıyım ve onları buna pişman etmemeliyim , bu büyük emeğin karşılığını vermeliyim ” mi yoksa??? Ve bu yükü omuzlayıp bir de bugünlere kadar taşıdı ?

Peki ya kaçımız sevdiğimiz herhangi birini ” sensiz yaşayamam ” dediği için yaşatmaya çalıştı/ çalışıyor bir yerlerde ? Ya da sen söyledin bunu ona, ne zaman , nerede, kime ? Kendinden öte değerli kıldığın kimler oldu ? .

 Ve bir de ” seni ölene kadar asla bırakmayacağım” ” sonsuza kadar seveceğim” … Ve kaçımız bu söz uğruna bitmesini istediği bir ilişkiden ” neden ayrılamıyorum, kurtulamıyorum? ” diye sebebini hala arayıp duruyor da bulamıyor ?         ( donakaldığım yerlerden biriydi zamanında bulduğum anda ) .

Sanki kulağa iyi gibi gelen kocaman hapisler yarattık biz farkında olmadan. Niyetimiz kötü değildi elbette ki . Yalnız burada birçok yer var hapis yarattığımız , anlamadan. Böyle beylik sözlerle ” daha da anlasın , çok inansın ” lara gerek var mı sevgimizi tanımlarken? Sevgi özgürleştirmiyorsa , nerede kaldı iyileştiriciliği ? 

Bu cümlelerin yarattığı hapisler bedeninin bir yerinde / yerlerinde kilitli. İzin ver açılsın kilit. Kaç yıldır hapsediyorsun bir bak istersen. Bırakmak bir an-ken, kaç yıldır o söz orda kalsın diye enerji harcıyorsun?
Şimdi ” söz büyüdür ” dediğimiz yere geldik işte. Bu söz başka söz. Büyüyü bozma zamanı olsun ister misin? Verdiğin tüüm sözleri hatırla, hatırla. Farketmek özgürleştirir dönüştürmeyi seçersen. Aynı sevgi gibi .

Cümleler nasıl dönüşür ki o zaman ” Uyumumuz devam ettiği sürece seninle birlikte olmaya gönüllüyüm. ” . 

Olur mu?

Var mı senin de aklına gelenler?

” Biraz ciddi ol. “
” Şurda ciddi ciddi birşey konuşuyoruz.”
“Sen hiç ciddi olamaz mısın? Hep laylaylom😊”

Bakış açılarını benimle birlikte görmek ve dönüştürmek isteyen var mı? Hadi başlayalım o zaman:

Eğlenceli yaşamayı nerde kötü yaptınız?
Kimi yargıladınız ya da kınadınız?
Ciddi olmanın değeri ne?
Burda sevdiğiniz ne varsa, neşede keyifte reddettiğiniz ne varsa hepsini yıkıp yaratımını iptal edelim mi?
Neşeli insanları severken öyle olmamak için direndiğiniz , bununla ispat etmeye çalıştığınız herşeyi ve heryeri yıkıp yaratımını iptal edelim mi?
Dünyada bu kadar acı varken içeride ve dışarıda neşeyi, eğlenceyi, gülmeyi kendinize yasak kıldığınız ve neşenizden utandığınız mutluluğunuzdan utandığınız heryeri de iptal edelim mi?
Ve yine aileniz dostlarınız acı çekerken nerede neşeyi haketmediğinize karar verdiniz ? Kaç yaşında? Onlarla aynı kalmanın değeri ne? Ve belki asıl siz neşeden, keyiften işleyince onlara da katkı olacaksanız?
Bu dünyada üreten, büyüten, katkı olan enerjilere bir bakın. Neşeler, paralar, keyifler, mutlular. Olmak istediğiniz katkı hem kendinize hem dünyaya , ya burada saklıysa?
Size hayatınızın neresinde ciddi olmanın güzel olduğu , doğru olduğu, gerekli olduğu söylendiyse ve siz bunu kendi doğrunuz kabul ettiyseniz bununla ilgili de heryeri yıkıp yaratımını iptal edelim mi ?
Sorulara evet demeyi seçen herkes; acaba tüm bunlar dönüşseydi kim olurdunuz, hayatınız nasıl olurdu?

Yaşamayı ciddiye alacaksın. ” dizelerinde okurken Nazım Hikmeti de , orda tutkuyu duyuyorum ben , yaşamın tadını çıkarmayı , doya doya tadına vara vara yaşamayı duyuyorum. Anlamlı bir hayat yaratmak ve yaşamak . Ne değerli değil mi şiirdeki gibi?
Ve anlamlı bir hayat için ciddi olmanıza gerek yok biliyor musunuz?
Ciddi durmanıza , ciddi konuşmanıza ve içsel konuşmalarınızı ciddi yapmanıza, ciddi ciddi problemlerinizi! düşünmenize gerek yok.

 Burda benim asıl temas etmek istediğim yer , içsel neşe , içsel keyif , eğlence kısmı. Dışarıya yansıyan zaten o olacaktır da devamında, ilk hedefim iç dünyanız.
Bunu hakettiğinizi biliyorsunuz değil mi? Sadece seçin ve hediyelerini alıp kabul edin 💖