Etiket

mutluluk

Browsing

Şimdi tüm bakış açılarını ve tanımları bıraksan, tüm geçmiş deneyimlerinden geçsen ve gelsen bugüne , hemen şimdi nasıl bir birlikteliği seçersin, ne hissetmek istersin?
Ya sadece kendin olman , kendine alan açman ve izin vermen yeterliyse bunun için? .

Bir birlikteliğin olduğu anda neyi kaybedeceğinden korkuyorsun, gerçek ?
Özgürlük mü?

” Sorumluluk almak istemiyorum ” diyenler var çokça.
Başkasını yüklenmenin değeri ne o halde ?
Sadece düşün…
Sen kendi sorumluluğunu almaya gönüllü olsaydın sadece , bu neler yaratırdı?
Yoksa haketmemek mi? O kadar da çok sevileceğine inanmamak mı? Alıp kabul etmeye gönüllü olmadığın o şey ne?

Gördüğün tüm ilişkilerden çıkardığın tüm sonuçlar,
Sevmeye ve sevilmeye gönüllü olmadığın her yer,
Beni iyisi bulmaz dediğin her yer,
Aynı hikayeyi tekrar tekrar yaşamayı seçtiğin her yer,
Erkekler ve kadınlar hakkında tüm genellemelerin,
Kendini değer görmediğin her yer,
Kendini annenin / babanın kaderiyle eşdeğer tuttuğun her yer.
Hepsini iptal edelim mi?
Eğer aşk haline gönüllü olsaydın bu ne yaratırdı?
Şekilsiz , tanımsız.
” O değişmediği sürece bu ilişki olmaz , yürümez. ” ” Eğer o şöyle olsaydı bizim ilişkimiz şahane ilerlerdi ” diye diye kendi sorumluluğunu almadığın, neşeyi sevgiyi kendinden ayırdığın, kendi gücünü başkasına devrettiğin, onun varlığını ve yokluğunu hayati kıldığın ve böylece aşka izin vermediğin tüm tutsaklarını yıkıp yaratımını iptal edelim mi?
Sırf uyumlu , başarılı görünmek adına nasıl bir düzeni devam ettiriyorsun ? Öyle ya, uzun ilişki başarıdır gibi söylendi bize bir yerlerde. İlişki bitince kaybetmişiz gibi göründü dışarıdan , öyle gibi baktılar. Bir de beceremedi ilan edilmelerimiz oldu sonra.
Herşey göründüğünün tersidir ve hiçbirşey göründüğünün tersi değildir.

O halde soralım:

Hayallerimden de öte neşeli, tanımsız, eğlenceli, değer kattığımız, kendimiz olmaya alan açtığımız, irrasyonel bir ilişkinin ortaya çıkması için neler mümkün?

Hikayeye girdiğin an bil ki geçmiş bölgesindesin. Geçmiş hikayelerin, öğrenilmiş çaresizliklerin , yapamamaların, edememelerin, demelerin, duymaların, denemeden bildiğini sandıklarının bölgesi.Gerçek olmayan, şuan olmayan.

Direkt his olarak algılananlar, ” evet yaaa ” ” tam da bu” ” ıhh, yapmasam ” ” içime sinmiyor ” ” aslında istemiyorum” ya da duyumsamalar ya da zihne gitmeden algıladığın o şey de diyebilirim. İçsel rehberlik bölgesi. Hikaye yok. ” Ama şöyle ” gibi bir yer yok. Anda gelen var. ” Sebebini bilmiyorum ama böyle ” var. Orası gerçek. .

Eğer 2.kısmı duymayı seçersen – ki pratikle kısa sürede anlarsın – işte ozaman varlığını, bedenini, ruhunu onurlandırmış olursun. Hayat enerjisinin bir kısmı da buralardan gelir. Sana iyi gelenleri hayatına dahil etmen, gerçek olanı algılaman ve onunla hizalanmanla . .

Hikayeye girdiğin her an dur, bırak düşünce aksın geçsin gitsin sonra tekrar bak o konuya hikayeye girmeden. Bulut gibi aynı. Gökyüzünde varolur, yokedemezsin, çıkaramazsın, durduramazsın, o geçer gider, sonra yenisi gelir. Bu arada bulut da güzeldir. Seveni de çoktur değil mi? Yoketmene de gerek yoktur ki. Sadece izin verirsin. Ordaysa bir sebebi vardır. Ama ” neden bulut var? ” kısmına takılırsan varolamazsın. Herşey tam ve bütün. Böyle işte. Olduğu gibi. Sürekli güneşli havalar isteme nedenimiz nerden geliyor? Sanırım bir dönülüp bakılası….

Kolaylıkla.

Mutlu olmak benim hakkım.
Zenginlik benim hakkım.
Doyumlu bir ilişki benim hakkım.
Neşeli keyifli huzur dolu bir ev benim hakkım.
Ferahlık benim hakkım.
Dinlenmek benim hakkım.
Yeteneklerimi kullanmak benim hakkım.
Sevdiğim işi yapmak hakkım.
Değerlerimi yaşatmak benim hakkım.

Tüm bunlarda alıp kabul etmeye gönüllü olmadığım şey ne? Söylerken hissettiğim o şey ne? Dönüşebilir mi? Dönüşseydi ben kim olurdum? Ne olurdum?

Olabilirim.
Mutlu olmayı tercih edebilirim.
Sağlığımı koruyabilirim.
Neşeyi kolaylığı hayatıma davet edebilirim.
İhtişamı seçebilirim.
Parayla ilişkimi dönüştürebilirim.
Kalbimdeki o işi harekete geçirebilirim.
Bir ağaç misali bu dünyanın geçiciliği gerçeğine rağmen köklenebilirim.
Tüm köklerimle mevcut olabilirim.
Her an başka bir forma gönüllü olabilirim.
Zamanını bekleyebilirim.
Telaşımı da azad edebilirim.
Hatta kızgınlıklarımı kırgınlıklarımı öfkemi kurban rolümü azad edebilirim.
Güvende hissetmeyi seçebilirim.
Tam ve bütün olduğumu alıp kabul edebilirim. Eksik değilim, yanlış değilim.

Tüm bunları olmam bilmem algılamam ve alıp kabul etmem için neler mümkün?

Gerçekten seçer misin? Şimdi ? Kalpten ?

Kolaylıkla.

Nefes alış verişlerimiz bize neler anlatabilirler acaba?
Sesli sesli nefes alıp veriyorsam mesela, hayatımda sakinliğe yer açmıyor olabilirim. Telaşım, yorgunluğum buna sebep oluyor olabilir.
Ya da sadece sesli ve hızlı bir şekilde nefes veriyorsam, acilen hayatımdan çıkarmak istediğime bakabilirim ya da stresime ya da öfkeme bakabilirim.

Nefes alış ve verişlerimin süresi kısaysa, dünyamdaki alma ve verme enerjisine bakabilirim.
Belki de herşeyi hızla alıyor / almak istiyor ve hızla tüketiyor / tüketmek istiyor olabilirim.
Belki de sakinlikle sindire sindire olanın tadına varmak, olanı beslemek nedir bilmiyor olabilirim.
Sadece hayatta kalmaya çalışıyor olabilirim.

Aldığım nefes, sadece omuzlarıma kadar iniyorsa, bedenimde sürekli hastalıklar ortaya çıkıyor olabilir. Oksijenin olmadığı bedenimde yaşam da keyif vermiyor olabilir.
Veya sadece göğsüme kadar iniyorsa nefes, sürekli tedirgin, stresli, gergin ve panik halinde olabilirim.
Zamanı gelmeden harekete geçebilir, sürekli sürekli hareket etme ihtiyacı hissedebilirim.

Nefesin aşağılara karnıma kasıklarıma inmesine izin verdikçe hayatım da nefes alabilir.
Tüm organlarım nefesimden beslenebilir ve sağlıklı kalabilirim.
Nefesle çakralarım dengelenebilir ve böylece enerjim, bedenim hayatta kalma modundan çıkıp keyfe, neşeye, tat almaya dönebilir.

Ya da sadece karnıma nefesi dolduruyorsam ve göğüs bölgemde gezmesine izin vermiyorsam, hayatımda coşkuyu , heyecanı yitirmiş olabilirim.
Hayattayım, varım demem için, canlılık için göğüs nefesine de ihtiyacım olduğunu farkedebilirim.
Belki de sürekli nefesimi durduruyorumdur, hayatı an an durdurmak isteğimle.

Nefes bir bütün, hayat gibi.
Eğer onunla tüm bedenimi beslersem hayatım da adım adım dönüşebilir.
Nefes hayattır dediğimiz yere bir de burdan bakalım istedim.
Farkında olun.
Nefesinizin her bir anı size birşeyler hatırlatır.
İyi ki hatırlatır.
Değerini bilelim dilerim🙏🙏

İçimizdeki çocuğu iyileştirmek bizim sorumluluğumuzda.
Doğumumuzdan önce başlayan süreçten bugüne kadar olanlar gibi. Bizim hayatımıza dair herşey gibi.
Eğer yaralıysa ,üzgün, kırgın, mutsuz, utanç içinde veya suçluluk içindeyse ve artık yetişkinsek , ona bakmak ve şifalandırmak olanları, bizim sorumluluğumuzda. Ta ki o hayat dolu enerjisine , neşesine dönene, sevildiğine, görüldüğüne , duyulduğuna, kabul gördüğüne inanana kadar.

Desek ki ” annem babam bana bunu yaptı, onlar yüzünden böyle.” Bugünümüzde hiçbirşey değişmiyor değil mi? Yapılanları söylemek değil de konu, söylenmek aslında. Olanı bil ki dönüştür, kabul et ki geçip gidesin içinden. Bunu mağdurluktan değil gözlemden söyleyince yani.
Onlar da kendi ebeveynlerinden öyle öğrendi basamaklarıyla atalara varan bi aktarım bu çünkü.
Tüm bu hikayelere ” Dur ” demek için neye ihtiyacın var? Ne bekliyorsun?
Tüm gün eteklerinden çekiştiren bir çocuk var sende, ” yüzüme bak, gör, duy, al ve kabul et ” diyen.
Bakmaya hazır mısın?
Düşüncelerini düşünmekle geçen vakti, içinde seni reddeden, değiştirmeye çalışan, bu halinle olmuyor diyen , öfkelenen, sinirlenen, kızan , döven ebeveyn sesine verdiğin vakti, o senin temasını bekleyen çocuğa vermeye hazır mısın?
” Tatlım, yanındayım, güvendesin ” diyene kadar sen ve o tam anlamıyla bunu hissedene kadar ve bu tüm ömür sürebilir , ( çünkü ölene kadar seninle yaşayacak ) ona bakmaya hazır mısın?

Geçmişi affet demiyorum, üstünü kapa demiyorum. Canın yandı biliyorum. Üzdüklerini de, güvende hissedemediğini de görüyorum.
Eksik, yarım hissettiğini, yanlışmışsın gibi hissettiğini de duyuyorum.
Bazen yükmüşsün gibi de hissettiğini.
Hislerimizden de biz sorumluyuz.
Ben sana başka yerlere gel diyorum. Başka bir bilince, enerjiye. Ancak burdan dönüşüm gelir.
Hem o hep aklımıza gelen anıların dönüşüm meditasyonu, hem içimdeki çocuk meditasyonunda amacımız sadece bu.
Sensin.
Kendini hatırlamaya ihtiyacın var.
Kendini sarmaya.
Kendin olmaya.
Ve tabi bu cesarete.
Sen bunları okurken , o çocuk dinliyor eminim. ” aa sanki bana yaklaşmaya meyilli biri var ” diyor.
O sensin.
Gerçekten bunu seçer misin?

“Bazen onun çocuk olduğunu unutuyorum, bir yetişkin gibi anlayışlı olmasını , yetişkin gibi davranmasını bekliyorum,hemen anlasın istiyorum ya da. “
Ebeveynlerden kulağıma değen cümlelerden biri bu.
Bu sabah düşündüm de…
Çocuklarımıza dair fazla beklentilerimizi farkedebiliyoruz bir an öncesine bakıpta, peki ya kendimize?
Kendimden beklentilerim ne durumda?
Bazen abartıyor olabilir miyim?
İnsan olduğumu unutuyor,
Mükemmel olmak için çırpınıyor,
Hata payı tanımıyor,
Dinlenmeye izin vermiyor,
Bazen durmaya,
Koşmak , yetişmek için çırpınıyor,
Hep sakin, uyumlu, anlayışlı olmamı bekliyor olabilir miyim?
Sürekli mutlu , coşkulu olma isteğimi de abartıyor olabilir miyim?
Bazen konforsuz hissettiren duyguda da kalabilir miyim?
Öfkelenebilirim, üzülebilirim, canım yanabilir, negatif düşüncelere fazla kayabilirim. Buna da iznim var mı?
Hatta bu da normal olan değil midir?
Tüm duygular hakkım değil mi?
Bazen pırıl pırıl yapraklarımı dökebilirim.
Bazen pırıl pırıl açabilirim.
Hemen anlamayabilirim, unutabilirim, işime gelmeyebilir, zaman gerekebilir.
Hepsi bana dair, insana dair, sisteme dair.
Hayat bu.
Geçiyor.
Dünya hareket halinde, ben de.
Değişiyorum, dönüşüyorum, öğreniyorum, unutuyorum.
Geçen sene bu zaman dert dediğim şey, şuanda hayatımda olmayabilir, şuan başka bir konuyla meşgulüm büyük ihtimalle.
Dünya hareket halinde , ben de, duygularım da, düşüncelerim de.
Hepsi insana dair, yaradılışa.
Yeter ki harekete izin verebileyim, hakkıö olduğunu hatırlayabileyim, hatırlatanlara da şükredebileyim.

Yeter ki yaşamın içinde mevcut olmaya gönlümüz olsun. Yaratılmış olmayı sevelim. Her halimizle, her daim barış içinde. Tadını çıkarmaya gönlümüz olsun yaşamın.
Hayat bu.
Geçiyor.
Her haliyle .

Bir parça var içinde, acele ediyor.
Hemen ortaya çıksın istiyor.
Zaman da umru değil, hayrı da.
Teslimiyetle aranda direnç oluşturan, şimdi ki senden, seni hemen hemen hemen kaçırmak isteyen.
” Şimdi burda ortaya çıksın! Hadi ama geleceksen gel artık! “
Sanki o gelmezse, çok da anlamlı değil gibi.
Sen o parçandan ibaret değilsin.
Sen o değilsin.
Hatırla.
O ister, o hep ister, anında ister, gelmezse başka yerden ister, isteme listesini hiç düşürmez elinden:)

Beklemeyi bilen parçanı hatırla.
Olmayınca da ölüm olmadığını hatırla.
Akışta olan parçanı.
Onun önündeki tüm dirençleri kaldır.
O sana yardım edecek.
O biliyor tüm bunları.
Ondan destek al.

Ve beklerken durma,
beslenmeye devam et.
Hayatı durdurma.
Tüm mevcudiyetinle varlığını sürdürmeyi seç.
Beklerken kendi içinde büyümeye devam et.
Beklerken ” burda iyi olan ne / neler var? ” diyerek bir bakmaya devam et.
Eline, ayağına, parmaklarına, saçının bir teline şükredecek noktaya gelene kadar,
işte tam burda ne var ne yok görmeye gönüllü olana kadar.

Nefs böyle.
Farkında ol.
Savaş yaratmadan.
Farkında ol.
Farkında olursan onun sen olmadığını yol başkalaşır.
İstemek yanlış değil, bil.
Sadece sesin nereden geldiğini farkında ol.
Sıkıştırmasın nefesini, bunaltmasın, yormasın.
Şu an tüm olanları yok saydırmasın.
Farkında ol.
Sesi duydun mu?
Duy ve kulağına hafifliği fısıldayan sese yönel.
Hala devam mı ediyor?
İkna et.
Hala mı dinlemiyor?
Ona ” dur ” de. ” hayır ” de.
Hayatında doyumlu alanlara bak tekrar.
Onun her seslenişini öfkeyle değil, kabulle karşıla.
Bazen kolay
Bazen zor:)
Gelebilir.
Gidedebilir.
Çok konuşabilir.
Sustuğu anlar da olabilir.
Git deyince gitmez, öl deyince ölmez.
Kabul et, kafi.
Kolaylıkla🙏

Kendi yaralarını iyileştirmek için , yarası olan kaç kişiyi hayatına çektin? Kaç sevgilini iyileştirmeye çalıştın? Kaç tane çalışma gördüğün anda ” bunu şu yakınım alsın ilk başta ” diye kendinden önce başkalarına yardım etme ihtiyacına girdin?

Yardım etme kalıbını günde kaç kez kullanıyorsun?

Gerçekten yardım mı ediyoruz yoksa sadece destek mi olabiliyoruz insanlara biz insan olarak ?

Nerelerde kendini kurtarıcı ilan ettin ve bazen kurtaramadığını düşünüp kendini harap ettin?

” Ancak ben iyi ederim ” diye kaç yeri / kişiyi kontrol etmeye çalıştın?

Hayatında ne aşırıysa , oraya bakmak , hayatının ritmini güzelleştirir. Bu illa kötü bir şey olmak zorunda değil , iyi diye adlandırdığımız şeyler de buna dahil. .

Bu yolda idrak ettiğim ve şükürler olsun yıllar sonra dengeye geldiğim en güzel konudur bu🙏 Hafif, özgür, had bilir ve kendi değerimi hatırladığım.

Üstteki soruları iyi düşün . Cevapları kendine dürüstçe ver ve farkında ol.

Kolaylıkla,

Geçinmeye gönlün var mı?
Gerçek, hayatla geçinmeye gönlün var mı?
O zaman savaşı bitir ve barışa geç.

Dirençlerine, bariyerlerine, aslalarına, illalarına bir baksana.

Hastalıklarınla,
yaşam alanınla,
çevrendekilerle,
hava durumuyla:) ( Öyle değil mi ama, kardan, soğuktan, yağmurdan, böyle kapalı havalardan nefret ediyorum demiyor muyuz bazen? )
dünyayla,
geçmişinle,
ailenle,
parayla,
işle,
yalnızlık ve birliktelikle savaşını farkında ol.

” İstemiyorum, git. ” demek yerine;
” Sen mi büyüksün, ben mi? 🙂 demek yerine;
Sadece sor:
” Seninle barış içinde olmayı gönüllü olsaydım , bu ne yaratırdı? Hayatım gerçekten nasıl olurdu? Bunun için gerçek, ben ve bedenim hangi enerji alan bilinç olabiliriz? “

( Şu anki enerjim, bilincim savaş yaratıyorsa, başka bir enerjiye geçmeliyim. Bu neresi?? Soru buna alan açıyor ve bunu sen bulma. Sadece sor ve bırak. Hangi enerjide olsan barışı seçerdin? Sorduktan sonra izle. )

Her gün sor.
Aklına gelen her an sor.
Sormak iyi hissettirmediyse, söyle:
” Seninle barışmaya gönüllüyüm.
Seninle barış imzalamaya gönüllüyüm.
Seninle barışmaya gönüllüyüm “
.
Sadece gönüllü ol.
Seçimden bahsetmiyorum bile.
Gönüllülük herşeyi değiştirebilir.
Milyonlarca yeni olasılık belirebilir.
Kaçan kovalanır:)
Kaçma.
Savaşı bırak.
Dirençleri kaldır.
Bariyerleri indir.
Bırak aksın ve geçsin.
Geldi ve geçsiiiin, gitsin.
Su gibi… Aksın…

Hala kalmaya devam eden bir şeyse hastalık gibi, kalmakta bir bildiği, anlatmak istediği vardır.
Sana hatırlatacakları vardır.
Onun da bir bilinci var hatırla.
Yanında bir insan oturuyor ve onunla konuşuyormuşsunuz gibi – karşına alma onu, karşında görmek de savaş – konuş onunla.
“Gelmenin bir sebebi var biliyorum. Peki gitmek için neye ihtiyacı var?
Neyi anlamam gerekiyorsa, anlamaya gönüllüyüm, bilmeye gönüllüyüm. Gitmene gönüllüyüm. Kalmana da. Gitmeye hazır olduğunda gidebilirsin. Ben hazırım. “

Neyle barışmak geldi ilk, kalbine ilk ne düştü?
Dilerim kolaylıkla dönüşsün🙏🍀
Şifa olsun.

Eksik yanlarım, eksik yerlerim…

“Buna ne yapabiliriz , beni nasıl düzeltiriz? !!”
…Buralarda nerdeyse hiç durdurak bilmeyebiliriz. Eksik, yarım, bozuk, eğri hissettiğimiz herşey , her yer. Hiç nefes almaksızın anlatabilirsin değil mi? Hatta anlatıyorsun da bir yerlerde belki bolca.
 Seçimlerimizde varsa buralara bakılır da, peki güçlü yanların neler ? Şöyle tam hissettiğin? Hangi kelimeler seni anlatır ( tüm tanımlamaların ötesine geçmenin ilk adımlarından ) Kendinde en çok neyi seversin? İnsanlar senin hangi yönünü severler? Neleri yapmaktan zevk alırsın?

İşte buralarda kelimelerin arasındaki süreler daha uzar, susarız, bekleriz ” bilmiyorum ki ” ler başrole gelir hatta. İnsanın kendinde sevdiği yanlara , yeteneklerine, hoş gelenlerine yüzünü dönmesi bazen böyle olur. Dura dura da olsa, kekeleyerek de olsa , olsun. Bir kere çıkınca bedenden. ” Evet ya, bu yanımı seviyorum. ” lar , ” biliyor musun şunu çok iyi yaparım” lar bir kere gelsin odaya , sonrası daha dik oturmalı, daha kahkahalı, daha neşeli gelir. ” Sahi hiç burdan bakmamıştım ” deyip de gülümsediğin yerde , hayatında da koca bir kapı açılır kendine yaklaştıran🙏

Kendimde eksik gördüklerime olan yönelimimden ( bu öyleymiş gibi sandığım ya da öyle ) , kendimde değerli bulduğum , gördüğüm ya da görmediğim güçlü yanlara doğru yönümü çevirsem , bu hayatıma nasıl katkı olur? Hediyeleri neler olur?

Not olarak şunu da ekleyeyim; kastettiğim bütünsel bir seçimle ilgili, hayata ve kendine bakış açımızla ilgili. Bir konu üzerine çalıştığımızda, mesleki bir hedef mesela İşte o zaman orda potansiyeline ek olarak almam gereken desteklere, güçlendirilebilir yanlarına bakılabilir.

Hadi o zaman, sesli dile getirelim mi nedir senin olduğun yerde , olduğun halinle dünyayı, seni güzelleştiren o yanın?